Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
DOWER CHEST : English Turkish

çeyiz sandığı

DOWERLESS : English Turkish

adj. çeyizsiz, çeyizi olmayan

DOWERY : English Turkish

n. çeyiz, bir kadının kendisiyle birlikte damada getirdiği para veya mülk

DOWITCHER : English Turkish

n. bataklık çulluğuna benzeyen bir kuş türü

DOWLAND : English Turkish

n. Dowland, John Dowland (
1626), İngiliz besteci ve lavtacı; soyadı

DOWLAS : English Turkish

n. İskoçya ve kuzey İngiltere'de üretilen kaba bir keten kumaş türü

DOWN : English Turkish

n. Down, soyadı; John Langdon Down (
1896), Down sendromunun adını veren İngiliz hekim

DOWN : English Turkish

n. kuştüyü, tüy, ayva tüyü; hav; tepe; kumul; şansın ters dönmesi; bunalım, depresyon; nefret; garez; bağlanma

DOWN : English Turkish

v. devirmek, yere sermek; yenmek; indirmek (uçak); mideye indirmek

DOWN : English Turkish

adj. aşağıya doğru, düşen; neşesiz, keyifsiz, morali bozuk; şehir merkezine giden; çarşı doğrultusunda olan; londra'ya giden

DOWN : English Turkish

adv. aşağı, aşağıda, aşağıya, altına, altında, geride, kayıpta, çökmüş, yıkılmış, şehir merkezine, güneye, londra'nın dışına, programlanmış, peşin olarak, azalarak, düşerek, yüzükoyun, hüzünle, bunalımlı bir şekilde, aşınmış bir şekilde, sulandırılmış olarak

DOWN : English Turkish

prep. aşağıya doğru, aşağısına doğru, aşağısında; boyunca; beri

DOWN AND OUT : English Turkish

nakavt, sefil, çökmüş, yıkılmış, perişan

DOWN AND OUT WIT FLU : English Turkish

adj. gripten yatağa düşmüş

DOWN ARROW : English Turkish

aşağı ok tuşu, (Bilgisayar) klavyede üzerinde aşağı doğru işaret eden bir ok resmi bulunan tuş (imleci sayfanın aşağısına doğru hareket ettirir)

DOWN AT HEEL : English Turkish

adj. (Britanya İngilizcesi) parasızlık yüzünden kötü giyinmiş, parasızlık yüzünden eski püskü giyecekler giyinmiş; kılıksız, perişan kılıklı, hırpani; bakımsız, döküntü, harap, köhne; harap görünüşlü, perişan görünüşlü

DOWN AT HEELS : English Turkish

adj. topukları aşınmış, düşkün, perişan, salaş, sefil, pejmürde

DOWN AT THE HEEL : English Turkish

adj. (Amerikan İngilizcesi) parasızlık yüzünden kötü giyinmiş, parasızlık yüzünden eski püskü giyecekler giyinmiş; kılıksız, perişan kılıklı, hırpani; bakımsız, döküntü, harap, köhne; harap görünüşlü, perişan görünüşlü

DOWN BELOW : English Turkish

altına, altında

DOWN COMFORTER : English Turkish

n. kuştüyü yorgan

DOWN HEELS : English Turkish

adj. kılıksız, pejmürde

DOWN IN THE COUNTRY : English Turkish

adv. köyde, taşrada

DOWN IN THE DUMPS : English Turkish

adj. keyifsiz, depresyonda, sıkıntıda, üzgün, mutsuz, canı sıkkın, morali bozuk

DOWN IN THE MOUTH : English Turkish

adj. cesareti kırılmış; keyifsiz, depresyonda, sıkıntıda, üzgün, mutsuz, canı sıkkın, morali bozuk

DOWN ON ONE'S LUCK : English Turkish

şanssız, bahtsız, tâlihsiz