English Turkish
FEED : English Turkish
v. beslemek, yedirmek, doyurmak, geçindirmek, bakmak, beslenmek, yemek yemek, otlatmak, otlamak
FEED A COLD : English Turkish
soğuk algınlığından sonra sağlığını yeniden kazanmak için yemek ("soğukta ye sıcakta aç kal" deyişinden)
FEED A METER : English Turkish
v. (Argo) parkmetreye jeton atmak
FEED HOPPER : English Turkish
n. besleme hunisi
FEED ON : English Turkish
yemek yemek, beslemek, beslenmek, yaşamaya devam etmek,
tarafından beslenmek, doyurulmak
FEED ONE'S EGO : English Turkish
n. egosunu tatmin etmek
FEED THE FISHES : English Turkish
kusmak (denize), balıklara yem olmak
FEED THE FLAME : English Turkish
ateşi beslemek, ateşe yakıt/yanacak ilave etmek; güçlü duyguları cesaretlendirmek (öfke, tutku, vb.)
FEED UP : English Turkish
semirtmek, besiye çekmek, fazla yedirmek
FEEDABLE : English Turkish
adj. doyurulabilir, yedirilebilir; beslenebilir
FEEDBACK : English Turkish
n. geribesleme, geri bilgi akışı, ters tepki
FEEDBACK SYSTEMS : English Turkish
geribesleme sistemi, çalışmasında geribesleme kullanabilen bilgisayar sistemi
FEEDBAG : English Turkish
n. içinde hayvan yemi bulunan çanta veya çuvel; atın ağzına bağlanan yem torbası, yem torbası
FEEDBURNER : English Turkish
n. FeedBurner, blogculara ve oynatıcı yayın aboneliği kullanıcılarına yönetim araçları sağlayan 2004'te başlatılan web sayfası bildiricisi
FEEDER : English Turkish
n. besleyici, besleyici hat, mama önlüğü, biberon
FEEDHORN : English Turkish
n. radyo sinyallerini alan ve onları antene taşıyan paraboloid anten veya uydu çanağının (çanak antenin) odak noktasında bulunan eklenti
FEEDING : English Turkish
n. besleme, geçindirme, bakma, doyurma
FEEDING BOTTLE : English Turkish
iberon
FEEDS : English Turkish
v. besin sağlamak; yemek yemek; beslemek; beslenmek; desteklemek, sağlamak
FEEDSTOCK : English Turkish
n. bir ürünün imalatında ve üretiminde kullanılan ham malzeme veya hammadde
FEEDSTUFF : English Turkish
n. yem, yemek, hayvan yemi (özellikle çiftlik hayvanları için)
FEEL : English Turkish
n. duygu, his, dokunma hissi, temas, hissetme, sezgi
FEEL : English Turkish
v. dokunmak, ellemek, yoklamak, hissetmek, duymak, sezmek, anlamak
FEEL ALL RIGHT : English Turkish
iyi hissetmek, tamam olmak, iyi olmak
FEEL ANGRY : English Turkish
kızgınlık hissetmek, delirmek, öfkelenmek, kızgın olmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani