Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
GROUND SQUIRREL : English Turkish

tarla sincabı

GROUND SWELL : English Turkish

salıntı, dip dalgası, kabarma

GROUND TO GROUND MISSILE : English Turkish

karadan karaya füze, karada olan başka bir hedefe karadan ateşlenen füze

GROUND TROOPS : English Turkish

n. kara birlikleri, piyade erleri, piyadeler, kara savaşlarında mücadele etmek için eğitilmiş olana askerler

GROUND WATER : English Turkish

yeraltı suyu

GROUND ZERO : English Turkish

n. Sıfır Noktası, 11 Eylül 2001'de yok edilmeden önce Dünya Ticaret Merkezi'nin bir mekân

GROUND ZERO : English Turkish

n. patlama merkezi, nükleer patlama noktası, nükleer bombanın tam altında veya tam üstünde olan yeryüzündeki patlama noktası; füze veya bomba hedefi; (Resmi olmayan) en baştan veya en başı, en temel seviye; (Argo) çok dağınık veya pis ve dağınık yer

GROUND-CONTROLLED APPROACH : English Turkish

n. Yerden Kontrollü İniş, pilota son yaklaşma inişinde gözetleme ve hassas yaklaşma radarı kullanarak kusursuz yönlerime sağlandığı fırtınalı havada uçak inişi, gca

GROUND-TO-AIR : English Turkish

karadan havaya, yerden gelen ve havaya yükselen, karadan havadaki hedefe vurulan

GROUND-TO-GROUND : English Turkish

karadan karaya, karadan gelen ve karaya geri dönen, yerde bulunan bir hedefe doğru yerden ateşlenen

GROUND-TO-GROUND MISSILE THREAT : English Turkish

n. karadan karaya füze tehdidi, karadan karaya füzelerle saldırıya uğrama tehdidi

GROUNDAGE : English Turkish

n. liman vergisi

GROUNDBAIT : English Turkish

n. olta yemi, (İngiltere İngilizcesi) balık tutmaya çalışırken suya atılan yem

GROUNDBREAKER : English Turkish

n. çığır açan kimse, önder, yenilikçi, ilk hareketi yapan kimse

GROUNDBREAKING : English Turkish

adj. çığır açma, öncülük etme, ilk, modern, yenilikçi

GROUNDBREAKING : English Turkish

n. temel atma, yeni inşaat projesi başlangıcını kutlamak için yapılan tören

GROUNDED : English Turkish

adj. çakılıp kalmış, havalanamayan

GROUNDED AIRPLANE : English Turkish

uçmasına engel olunmuş uçak, uçması için sınırlandırılma getirilmiş uçak (teknik sorunlar, kötü hava koşulları, vs. nedeniyle)

GROUNDED PILOT : English Turkish

uçuş yasağı olan pilot, uçuşu yasaklanmış olan pilot

GROUNDER : English Turkish

n. yerde yuvarlanan top, yerde yuvarlanması amacıyla vurulan top (Spor); temelini atan veya kuran kimse

GROUNDFISH : English Turkish

n. taban balığı, deniz dibinde yaşayan balıklar

GROUNDHOG : English Turkish

n. dağsıçanı, dağsıçanı, Kuzey Amerika’ya özgü marmot türü

GROUNDHOG DAY : English Turkish

Kunduz festivali, 2 Şubat
dağsıçanının ilk defa sığınağından çıktığı gün (bir ABD efsanesine göre eğer gölgesini görmezse bahar erken gelecektir, eğer gölgesini görürse altı hafta daha kış olacaktır)

GROUNDING : English Turkish

n. temel bilgisi

GROUNDLESS : English Turkish

adj. asılsız, sebepsiz