Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
KNOWN : English Turkish

adj. belli, bilinen, tanınan

KNOWN AS : English Turkish

olarak bilinen, bu kişiyi herkes – olarak tanır

KNOWN IN ADVANCE : English Turkish

önceden bilinen, önceden haberi olan

KNOWN INDEX : English Turkish

ilinene tüketici fiyatları endeksi, geçerli ay içerisinde yayınlanan ve bir önceki ay için geçerli olan tüketici fiyatları endeksi (Muhasebecilik)

KNOWN TO ALL : English Turkish

adj. herkesçe bilinen

KNOWS : English Turkish

v. bilir,
hakkında bilgisi var;
i yakından tanır; anlamak; ayırt etmek; farkında olmak

KNOWS HIMSELF : English Turkish

kendini tanır, kendini iyi bilir

KNOWS HIS PLACE : English Turkish

yerini bilir, konumunun farkında (örn.: toplumda)

KNOWS HOW TO TAKE CRITICISM : English Turkish

eleştiri almayı bilir, eleştiri kabul edebilir, başkalarının onun hakkında yaptıkları “değerlendirmelerden” ders alabilir

KNOWS NO LIMIT : English Turkish

dur durak bilmez, sınır tanımaz, hiçbir şey için durmaz

KNOWS SOMETHING ABOUT : English Turkish

-hakkında bir şeyler bilir,
hakkında biraz bilgisi vardır

KNOWS THEM VERY WELL : English Turkish

onları çok iyi bilir, onları çok yakından tanır, onları çok iyi tanır

KNOWS WHAT IS IN STORE FOR HIM : English Turkish

olacakları biliyor, başına ne geleceğini biliyor, gözlerini dört açıyor

KNOWS WHAT'S WHAT : English Turkish

neyin ne olduğunu biliyor, çok bilgili, neyin önemli olduğunu biliyor

KNOX : English Turkish

n. Henry Knox (
1806), Amerikan devrimi generali
John Knox (c
72), İskoç din reformcusu ve İskoç Presbyterianizmi'nin kurucusu; ABD'de bazı şehirlerin adı

KNOXVILLE : English Turkish

n. ABD'nin çeşitli eyaletlerinde bazı şehirlerin adı

KNUCKLE : English Turkish

n. eklem, parmak eklemi, boğum, bilek eklemi (hayvan)

KNUCKLE BONE : English Turkish

aşık kemiği, parmak eklemlerini oluşturan kemiklerden herhangi biri (parmaklarda)

KNUCKLE DOWN : English Turkish

teslim olmak, boyun eğmek, pes etmek

KNUCKLE DOWN TO : English Turkish

v. başlamak, girişmek

KNUCKLE DOWN TO WORK : English Turkish

işe koyulmak, enerjik bir şekilde işe başlamak, çok çalışmaya başlamak

KNUCKLE DUSTER : English Turkish

demir muşta, pirinç muşta, yumruk atınca yaralamak amacıyla ele takılan metal silah türü

KNUCKLE SANDWICH : English Turkish

n. tokat, ağıza doğru vurma veya yumruk atma; dişlere yumruk atma (örn.: "Beni rahatsız etmeyi bırakmanı rica ettim, tokat atmamı mı istiyorsun?")

KNUCKLE UNDER : English Turkish

v. teslim olmak, boyun eğmek, pes etmek

KNUCKLE-BONE : English Turkish

n. aşık kemiği, parmak kemik, ayak parmağı kemiği