Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
LECH : English Turkish

n. şehvet

LECH : English Turkish

v. şehvet düşkünü olmak, hırs beslemek

LECH VALENSA : English Turkish

Leh Valesa, (1943 doğumlu) 1983 Nobel Barış Ödülü sahibi, komünizmin çöküşünden 1995 yılına kadar Polonya'nın devlet başkanı, Polonya işçi lideri

LECH WALESA : English Turkish

Leh Valesa, (1943 doğumlu) 1983 Nobel Barış Ödülü sahibi, komünizmin çöküşünden 1995 yılına kadar Polonya'nın devlet başkanı, Polonya işçi sınıfı lideri

LECHER : English Turkish

n. zampara, çapkın erkek, şehvet düşkünü

LECHEROUS : English Turkish

adj. zampara, çapkın, şehvet düşkünü

LECHEROUSLY : English Turkish

adv. şehvet düşkünü bir şekilde, azgın bir şekilde, çapkın bir şekilde, şehvetle

LECHEROUSNESS : English Turkish

n. şehvet düşkünü olma

LECHERY : English Turkish

n. zamparalık, çapkınlık, şehvet düşkünlüğü

LECHI : English Turkish

n. İsrail Bağımsızlık Savaşçıları, İngiliz yönetimi esnasında İsrail'de faaliyet gösteren Yahudi savaşçıların yeraltı teşkilatı

LECITHAL : English Turkish

adj. yumurta sarısı içeren (yumurta hakkında)

LECITHIC : English Turkish

adj. yumurta sarısı içeren (yumurta hakkında)

LECITHIN : English Turkish

n. lesitin, bitkisel ve hayvansal dokularda bulunan yağlı madde

LECITHINASE : English Turkish

n. lesitinaz, lesitini hidroliz eden birkaç enzimden herhangi biri

LECITHOID : English Turkish

adj. (Kimya) lesitinle ilgili, lesitine ait, lesitine benzeyen (yağlı madde)

LECTERN : English Turkish

n. kürsü (kilise), rahle

LECTIN : English Turkish

n. lektin, belirli karbonhidratlara bağlanan birkaç bitki proteininden herhangi biri (Biyokimya)

LECTION : English Turkish

n. Kutsal Kitap pasajı, ibadet sırasında kilisede okunan Kutsal Kitaba ait bölüm; bir metnin alternatif versiyonu

LECTIONARY : English Turkish

n. Kutsal Kitap pasajları derlemesi, ibadet sırasında kilisede okunan Kutsal Kitaba ait bölümler derlemesi

LECTOR : English Turkish

n. profesör, okutman (yüksekokulda, üniversitede, vs.); kilisede Kutsal Kitaba ait bölümler okuyan kimse

LECTURE : English Turkish

n. konferans, ders, uzun öğüt, uyarı, azar

LECTURE : English Turkish

v. konferans vermek, ders vermek, ders anlatmak, öğütler vermek, uyarmak, azarlamak

LECTURE HALL : English Turkish

amfi, derslerin yapıldığı büyük oditoryum (genellikle yüksekokulda veya üniversitede)

LECTURE THEATER : English Turkish

n. amfi

LECTURED HIM : English Turkish

ona nasihat verdi, ona ders verdi, onunla ahlaki bir konuyla ilgili konuştu