Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
LET SMB. IN FOR : English Turkish

v. başına sarmak, başına açmak

LET SMB. INTO THE SECRET : English Turkish

n. sırdaş etmek, sırını açmak, sırrı söylemek

LET SMB. KNOW : English Turkish

v. bildirmek, haber vermek

LET SMB. PASS UNCHALLENGED : English Turkish

v. kimlik sormadan geçmesine izin vermek

LET SMTH. PASS UNCHALLENGED : English Turkish

göz yummak, ses çıkarmamak

LET SMTH. PREY ON ONE'S MIND : English Turkish

v. dert etmek

LET SMTH. RIDE : English Turkish

v. kafaya takmamak, kendi haline bırakmak, oluruna bırakmak

LET SOME FRESH AIR INTO : English Turkish

n. havalandırmak

LET SOMEONE DOWN : English Turkish

irini hayal kırıklığına uğratmak, birinin umudunu boşa çıkarmak, gözünü açmak

LET SOMEONE ELSE DO IT : English Turkish

ir şeyi başkasının yapmasına izin vermek, bir şeyi yapmak için sorumluluğu başka birine vermek, görevi başkasına vermek

LET THE ANIMALS LIVE FOUNDATION : English Turkish

Hayvanlar Yaşasın Vakfı, yapılan bağışları terkedilmiş hayvanlara yardım ve tedavi amacıyla kullanan vakıf

LET THE CAT OUT OF THE BAG : English Turkish

aklayı ağzından çıkarmak

LET THE CHIPS FALL WHERE THEY MAY : English Turkish

neticesini düşünmeden hareket et, sonuçlara önem verme; sonuçları düşünmeden bir şeyler yap

LET THERE BE LIGHT! : English Turkish

ışık olsun!, ışık bulunsun, ışık var olsun

LET THINGS DRIFT : English Turkish

v. oluruna bırakmak

LET THINGS RIP : English Turkish

işleri kontrol edilememe durumuna getirmek, işlerin kontrolden çıkmasına izin vermek

LET THINGS SLIDE : English Turkish

oluruna bırakmak, akışına bırakmak, sermek, ihmal etmek, ilgilenmemek

LET THIS BE A LESSON TO YOU : English Turkish

u sana ders olsun

LET UP : English Turkish

v. durmak, dinmek, kesilmek, gevşemek, sakinleşmek

LET UPON : English Turkish

v. gevşemek, yumuşamak

LET US : English Turkish

ize izin ver, izin verin, olanak verin

LET US EAT AND DRINK FOR TOMORROW WE SHALL DIE : English Turkish

ye iç yaşa hayat çok kısa, hata geçici anı yaşa, günü yakala

LET US EAT AND DRINK, FOR TOMORROW WE SHALL DIE : English Turkish

ye iç yaşa hayat çok kısa, çok kısa olduğu için hayatı doyasıya yaşayalım

LET US REJOICE TOGETHER : English Turkish

irlikte eğlenelim, mutlu olup kutlayalım

LET US SAY : English Turkish

diyelim ki, farz edelim ki, varsayalım ki