Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
BRING : English Turkish

v. getirmek; vermek (ceza), kazandırmak, neden olmak; razı etmek, ikna etmek

BRING A CHARGE AGAINST : English Turkish

suçlamak, itham etmek, dava etmek

BRING A LAWSUIT : English Turkish

n. dava açmak

BRING ABOUT : English Turkish

ileri sürmek, meydana getirmek, neden olmak, yol açmak, beraberinde getirmek, orsa alabanda etmek (gemi)

BRING ALONG : English Turkish

v. getirmek, neden olmak

BRING AN ACCUSATION AGAINST SMB : English Turkish

v. suçlamak, suçlamada bulunmak

BRING AN ACTION AGAINST : English Turkish

dava açmak

BRING AN ACTION AGAINST SOMEONE : English Turkish

irisi hakkında suç duyurusunda bulunmak, birini mahkemeye vermek, bir kimseye karşı dava açmak

BRING BACK : English Turkish

geri getirmek, hatırlatmak, geri götürmek

BRING BACK TO LIFE : English Turkish

v. hayata döndürmek

BRING CLOSER : English Turkish

yaklaştırmak

BRING COALS TO NEWCASTLE : English Turkish

v. Newcastle'a kömür getirmek, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu, belirli bir malzemenin zaten yeterince bol miktarda bulunduğu bir bölgeye gereksiz şekilde aynı malzemeden götürmek (Aantartika'ya buz götürmek gibi)

BRING DISCREDIT ON SMB : English Turkish

v. itibarını sarsmak

BRING DISGRACE ON : English Turkish

şerefini lekelemek, utanç getirmek

BRING DISGRACE ON SMB : English Turkish

v. utandırmak, rezil etmek

BRING DOWN : English Turkish

indirmek

BRING DOWN INFLATION : English Turkish

enflasyonu indirmek, fiyatları düşürmek

BRING DOWN THE GOVERNMENT : English Turkish

hükümeti devirmek, yönetimi devirmek, devrim yapmak, yönetimde bir değişiklik yapmak

BRING DOWN THE HOUSE : English Turkish

enerji dolu coşkulu alkışa sebep olmak, sürekli çılgınca bir alkışa sebep olmak, çok fazla beğeni dolu alkışlarla heyecan uyandırmak

BRING FORTH : English Turkish

meydana getirmek, ürün vermek

BRING FORWARD : English Turkish

öne sürmek, nakletmek (hesap)

BRING HOME : English Turkish

azı etmek, ikna etmek

BRING HOME THE BACON : English Turkish

evin geçimini sağlamak, ekmek parası kazanmak, başarmak

BRING IN : English Turkish

vermek, sunmak, kazandırmak, getirmek, hüküm vermek

BRING IN A BILL : English Turkish

v. tasarı sunmak