Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
BER-VECH-İ İŞTİRÂK : Ottoman Turkish

Ortaklıkla, iştirak ederek

BER-VECH-İ MAKTU' : Ottoman Turkish

Muayyen bir bedel karşılığı olarak

BER-VECH-İ MÛTAD : Ottoman Turkish

f. Adet olduğu gibi

BER-VECH-İ YESİR : Ottoman Turkish

Kolaylıkla, kolayca

BER-VECH-İ ZİR : Ottoman Turkish

f. Aşağıdaki gibi. Gelecekte görüleceği üzere

BERA' : Ottoman Turkish

Her ayın ilk ve son günü

BERAA : Ottoman Turkish

(Beria, Berua) İlim ve fazilet ve cemalde üstünlük (manasına fiil kökü.)

BERABER : Ottoman Turkish

f. Birlikte bulunan. * Müsavi, eşit. * Bir hizada olan. * Refakat, birlik

BERABER MÎ-ZENEND HER ŞEY : Ottoman Turkish

Herşey berâber söylüyor, çarpıyor, konuşuyor

BERABERÎ : Ottoman Turkish

f. Eşitlik, müsavilik, beraberlik

BERACİM : Ottoman Turkish

(Bürcume. C.) Boğumlar, mafsallar

BERAGİS : Ottoman Turkish

(Bürgus. C.) Pireler

BERAH : Ottoman Turkish

şiddet. Ezâ ve meşakkat

BERAHİDE : Ottoman Turkish

f. Yola çıkarılmış, gönderilmiş

BERAHİHTE : Ottoman Turkish

f. Daha ziyade silâh hakkında kullanılan bir tâbirdir. Çıkarılmış, çekilmiş mânâlarına gelir

BERAHİME : Ottoman Turkish

Berehmenler. Bâtıl ve sapkın Hind ve Mecûsi dinindekilerin reisleri

BERAHİN : Ottoman Turkish

(Bürhan. C.) Deliller. Şâhidler. Bürhanlar

BERAHİN-İ ALENİYYE : Ottoman Turkish

Meydanda ve açık olan deliller

BERAHİN-İ KATIA : Ottoman Turkish

Şeksiz ve şüphesiz olan kat'i deliller, bürhanlar

BERAHİN-İ KAVİYYE : Ottoman Turkish

Sağlam deliller, kuvvetli bürhanlar

BERAİL : Ottoman Turkish

Horozun, güvercinin ve diğer kuşların boynunda çarpık bitmiş olan yelek

BERAK : Ottoman Turkish

(C.: Berkân) Göz kamaşmak. * Bir yaşındaki kuzu

BERARENDE : Ottoman Turkish

f. Üste getiren, üzerine çıkaran

BERARİ : Ottoman Turkish

(Berriyye. C.) Sahralar, çöller. Geniş kumluklar

BERAS : Ottoman Turkish

Leke hastalığı