Ottoman Turkish
EMLÂK : Ottoman Turkish
taşınmaz mallar
EMM : Ottoman Turkish
Kasdetmek
EMMARE : Ottoman Turkish
Emreden. Zorlayan. Cebreden
EMMÂ : Ottoman Turkish
"(Şart edâtıdır) ""Lâkin, ancak şu kadar var ki"" meâlinde."
EMMÂ-BA'DÜ : Ottoman Turkish
"""Bundan sonra"" manasına olup bir başlangıç hitabından sonra söylenir. Buna fasl-ı hitab denir."
EMMÂBÂDÜ : Ottoman Turkish
undan sonra
EMMÂRE : Ottoman Turkish
emreden, zorlayan
EMN : Ottoman Turkish
Eminlik. Korkusuzluk. Emniyet. Bir şeye itimad etmek. İnsanda doğruluk ve imandan ileri gelen yüksek bir meleke ve kabiliyet. Rahatlık
EMN : Ottoman Turkish
eminlik, güvenlik
EMN Ü EMÂN : Ottoman Turkish
Korkusuzluk ve emniyet hâli
EMN Ü EMÂNET : Ottoman Turkish
Emniyet ve eminlik
EMN Ü ÂSÂYİŞ : Ottoman Turkish
Eminlik ve rahatlık, korkusuzluk, tehlikesizlik, güvenlik
EMNİYET : Ottoman Turkish
(Emniyyet)
Eminlik, emin olma hâli, korkusuzluk, tehlikesizlik. * İtimad, güvenme, inanma. * Polis ve zabıta teşkilâtı
EMNİYET : Ottoman Turkish
güven, güvenlik
EMNİYET-İ TÂMME : Ottoman Turkish
Tam bir emniyet ve korkusuzluk
EMPERYALİZM : Ottoman Turkish
Fr. Bir devletin, sınırlarını genişletme politikası. Sınırları genişletmekteki gaye, başka memleketlerin zenginlik kaynaklarını ele geçirme ve insanlarını kendi hesaplarına çalıştırmaktır. Bu maksat için çok defa silâhlı harp, hem masraflı, hem de hürriyet fikriyle bağdaşmadığından zamanımızda daha sinsi ve maskeli bir emperyalizm şekline başvurulmaktadır. Modern emperyalizm denilen bu şekil iktisadi ve kültür hayatı bakımından bir ülkeyi kendine bağlamak suretiyle menfaat (yarar) sağlamaktadır. Gelişmiş ülkeler, az gelişmiş ülkeleri bu yolla kendilerine bağımlı hâle getirmektedir. İnsanlarını kendi kültür ve ideolojileriyle yetiştirdikleri için felsefe, siyasi görüş ve yaşayış bakımından kendilerinden ayrılamaz hâle getirmek isterler
EMPERYALİZM : Ottoman Turkish
ir ülkenin sınırlarını genişletme politikası
EMR : Ottoman Turkish
İş buyurma. * Buyurulan şey. * Madde, husus, hâdise
EMR : Ottoman Turkish
emir, buyruk
EMR-İ ADEMÎ : Ottoman Turkish
Olması mümkün olan birşeyin sebeblerinden bir veya birkaçını yapmamakla o şeyin olmamasına sebep olmak
EMR-İ Bİ-L-MARUF, NEHY-İ ANİL-MÜNKER : Ottoman Turkish
Dinin emirlerini, Kur'âni ve İslâmi hakikatleri neşretmek ve bildirmek, men'edilen şeyleri de yaptırmamak. İyiliği, İslâmi hususları emretmek ve teşvik etmek, kötülüğü men'edip yaptırmamağa sevketmek. (Fakat bu kudsi vazifeyi âdabına itaat ve riâyet ederek ifâ etmek lâzımdır, zirâ bu itaat da dinimizin emirlerindendir.)
EMR-İ HAK : Ottoman Turkish
Hakk'ın emri, Allah'ın emri. Ölüm
EMR-İ HÂS : Ottoman Turkish
Hususi emir. Belli bir şahsa verilen emir. Özel ve belli bir iş
EMR-İ İ'TÂ : Ottoman Turkish
Verme emri. Verilme emri
EMR-İ İLAHÎ : Ottoman Turkish
"Allah'ın emri. Mc: Ölüm.(Ubudiyet, emr-i İlahîye ve rıza-yı İlahîye bakar. Ubudiyetin dâisi, emr-i İlahî ve neticesi rıza-yı Hak'tır. Semeratı ve fevaidi, uhreviyedir. Fakat ille-i gaiyye olmamak, hem kasden istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faideler ve kendi kendine terettüp eden ve istenilmiyerek verilen semereler, ubudiyete münafi olmaz. Belki zaifler için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler. Eğer o dünyaya âit fâideler ve menfaatlar, o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz'ü olsa, o ubudiyeti kısmen ibtal eder. Belki o hâsiyetli virdi akim bırakır, netice vermez. İşte bu sırrı anlamıyanlar, meselâ yüz hâsiyeti ve fâidesi bulunan Evrâd-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibendî'yi veya bin hâsiyeti bulunan Cevşen-ül Kebir'i, o fâidelerin bazılarını maksud-u bizzat niyet ederek okuyorlar. O fâideleri göremiyorlar ve göremiyecekler ve görmeye de hakları yoktur. Çünki, o fâideler o evrâdların illeti olamaz; ve ondan, onlar kasden ve bizzat istenilmeyecek. Çünki onlar fazlî bir surette o hâlis virde talebsiz terettüb eder. Onları niyet etse, ihlâsı bir derece bozulur. Belki ubudiyetten çıkar ve kıymetten düşer. Yalnız bu kadar var ki; böyle hâsiyetli evradı okumak için, zaif insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. O fâideleri düşünüp, şevke gelip, evrâdı sırf rıza-yı İlahî için, âhiret için okusa zarar vermez. Hem de makbuldür. Bu hikmet anlaşılmadığından, çoklar, aktabdan ve selef-i salihînden mervî olan faideleri görmediklerinden şüpheye düşer, hatta inkâr da eder. M.N.)"
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani