Ottoman Turkish
HİLÎTEC : Ottoman Turkish
Hindistan eriği
HİM : Ottoman Turkish
Huy, mizac, tabiat
HİMAL : Ottoman Turkish
Yük getirmek, yük taşımak
HİMALE : Ottoman Turkish
(C.: Hamayil). Kılıç kayışı
HİMAN : Ottoman Turkish
Susuz, susamış
HİMAR : Ottoman Turkish
Merkep. Eşek
HİMAR : Ottoman Turkish
eşek
HİMARÎ : Ottoman Turkish
Himarla alâkalı. * Eşek gibi
HİMAYE : Ottoman Turkish
Koruma. Korunma. Muzır şeylerden muhafaza etme
HİMAYE-İ ETFAL CEMİYETİ : Ottoman Turkish
Çocuk Esirgeme Kurumu
HİMAYETKÂRÂNE : Ottoman Turkish
korurcasına
HİMAZE : Ottoman Turkish
Katılık, şiddet
HİMEM : Ottoman Turkish
(Himmet. C.) Himmetler
HİMEM : Ottoman Turkish
himmetler
HİML : Ottoman Turkish
Yük. Taşınan ağırlık
HİML-İ CESİM : Ottoman Turkish
Ağır yük
HİMLAC : Ottoman Turkish
Kuyumcular körüğü
HİMM : Ottoman Turkish
Suyu çok olan kuyu
HİMMET : Ottoman Turkish
Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi gayret. * Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi. * Tabiî şevk ve meyil ve heves. * Lütuf, yardım. (Bak: Mahiyet)Himmet kelimesinin çok geçtiği bir ders:(S
Zindan-ı atalete düştüğümüzün sebebi nedir?C
Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir. İşte himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedid olan ye's rast gelir. Kuvve-i maneviyesini kırar. Siz o düşmana karşı kılıcını istimal ediniz. Sonra müzahametsiz olan hakkın hizmetinin yerini zapt eden meylüttefevvuk istibdadı hücuma başlar. Himmetin başına vurur, atından düşürttürür. Siz hakikatını o düşmana gönderiniz. Sonra da ilel-i müteselsiledeki terettübü atlamakla müşevveş eden aculiyet çıkar, himmetin ayağını kaydırır. Siz yu siper ediniz. Sonra da, medeni-i bittab' olduğundan ebnâ-yı cinsinin hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramağa mükellef olan insanın âmâlini dağıtan fikr-i infiradî ve tasavvur-u şahsî karşı çıkar. Siz de: olan mücahid-i âli-himmeti mübarezesine çıkarınız. Sonra başkasının tekâsülünden görenek fırsat bulup, hücum edip belini kırar. Siz de: olan hısn-ı hasîni himmete melce' ediniz. Sonra da acz ve nefsin itimadsızlığından neş'et eden ve işi birbirine bırakmak olan düşman-ı gaddar geliyor. Himmetin elini tutup oturtturur. Size de: olan hakikat-ı şâhikayı üzerine çıkarınız. Tâ o düşmanın eli o himmetin dâmenine yetişmesin. Sonra Allah'ın vazifesine müdahale eden dinsiz düşman gelir. Himmetin yüzünü tokatlar, gözünü kör eder. Siz de: olan kâr-âşinâ ve vazife-şinas olan hakikatı gönderiniz. Tâ onun haddini bildirsin. Sonra umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan meylürrahat geliyor. Himmeti kaydeder, zindan-ı sefalete atar. Siz de: olan mücahid-i âli-cenabı, o cellâd-ı sehhara gönderiniz. Evet size meşakkatta büyük rahat var. Zira fıtratı müteheyyiç olan insanın rahatı yalnız sa'y ve cidaldedir.)(Münazarat) (Velilerin himmetleri, imdatları, manevî fiilleriyle feyiz vermeleri, hâlî veya fiilî bir duadır. Hâdî, Mugîs, Muîn ancak Allah'dır. Fakat insanda öyle bir lâtife, öyle bir hâlet vardır ki, o lâtife lisaniyle her ne sual edilirse velev ki fâsık da olsun Cenab-ı Hak o lâtifeye hürmeten o matlubu yerine getirir. O lâtife pek uzaktan bana göründü ise de teşhis edemedim. M.N.)
HİMMET : Ottoman Turkish
kayırma, yardım, emek
HİMYAN : Ottoman Turkish
Dirhem koydukları kap ve kemer
HİMYATA : Ottoman Turkish
(Süryanicedir ve Tevrat'ta geçer.) Resul-ü Ekrem Hz. Muhammed'in (A.S.M.) İbranice bir ismidir
HİMYE : Ottoman Turkish
Perhiz. Yiyecek ve içecekte sıhhat için gösterilen ihtimam ve dikkat
HİMYEVÎ : Ottoman Turkish
Perhiz ile alâkalı
HİMÂYE : Ottoman Turkish
koruma
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani