Multilingual Turkish Dictionary Turkish English

SÖZLÜ OLMA : Turkish English

n. pledge

SÖZLÜ OLMAYAN : Turkish English

adj. unengaged

SÖZLÜ REKLÂM : Turkish English

adj. word of mouth advertising

SÖZLÜ SINAV : Turkish English

n. oral examination, viva, viva voce

SÖZLÜK : Turkish English

adj. lexical

SÖZLÜK : Turkish English

n. dictionary, lexicon, glossary, thesaurus, wordbook

SÖZLÜK DEĞİL GRAMER ANLAMI OLAN KELİME : Turkish English

n. empty word

SÖZLÜK YAZARI : Turkish English

n. lexicographer

SÖZLÜKBİLİMCİ : Turkish English

n. lexicographer

SÖZLÜKTE ARAMAK : Turkish English

v. look up

SÖZLÜKTEN YARARLANMAK : Turkish English

n. refer to a dictionary

SÖZLÜKÇÜLÜK : Turkish English

n. lexicography

SÖZLÜĞE BAKMAK : Turkish English

n. refer to a dictionary

SÖZSÜZ : Turkish English

adj. speechless, tacit

SÖZÜ DEĞİŞTİRMEK : Turkish English

v. shuffle

SÖZÜ DOLANDIRMAK : Turkish English

eat about the bush

SÖZÜ EDİLMEMİŞ : Turkish English

adj. unmentioned

SÖZÜ EDİLMEZ : Turkish English

adj. unmentionable

SÖZÜ FAZLA UZATAN : Turkish English

adj. wordy

SÖZÜ GETİRMEK : Turkish English

v. lead up

SÖZÜ GETİRMEYE ÇALIŞMAK : Turkish English

v. lead up to

SÖZÜ GEÇEN : Turkish English

adv. ditto

SÖZÜ GEÇEN KİŞİ : Turkish English

n. big noise

SÖZÜ GEÇER : Turkish English

adj. important

SÖZÜ GEÇMEK : Turkish English

ule the roast