Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
EASY JOB : English Turkish

n. kolay iş

EASY LIFE : English Turkish

kolay hayat, rahat yaşam, konforlu hayat, endişeden uzak rahat yaşam

EASY LISTENING : English Turkish

kolay dinlenen, geniş bir dinleyici kitlesine hitap eden geleneksel melodiler taşıyan müzik tarzı

EASY MARK : English Turkish

n. kolay lokma, ahmak kimse, keriz, budala, kolayca kandırılabilen kimse

EASY MONEY : English Turkish

kolay para

EASY OF ACCESS : English Turkish

kolay ulaşılır

EASY OF DIGESTION : English Turkish

n. hazmı kolay, hafif

EASY PREY : English Turkish

kolay av, kolayca avlanabilen veya öldürülebilen şey (özellikle hayvan); kolay lokma, ahmak kimse, keriz, budala, kolayca kandırılabilen kimse, kendisinden dolayca faydalanılabilen kimse

EASY TO DIGEST : English Turkish

sindirimi kolay, sindirim sisteminde parçalanması kolay

EASY TO INSTALL : English Turkish

kurulumu kolay

EASY TO REMEMBER : English Turkish

hatırlaması kolay, hatırlanabilir

EASY TO UNDERSTAND : English Turkish

adj. anlaması kolay, anlaşılabilir, kolayca anlaşılır; kavraması kolay, kavranabilir

EASY TO USE : English Turkish

adj. kullanımı kolay, kullanıcı dostu; kullanımı ve öğrenmesi kolay ve rahat (bir bilgisayar programı veya bir cihaz)

EASY VICTORY : English Turkish

kolay galibiyet, rahat zafer, kolayca elde edilebilen zafer, çok çaba gösterilmeden elde edilen başarı

EASY-GO-LUCKY : English Turkish

gamsız, tasasız, kedersiz, olayları akışına bırakarak gelecekle ilgili fazla endişelenmeden yaşayan, umursamaz

EASY-GOING : English Turkish

sakin ve uysal; sevecen, dostane, kolay geçinilir, iyi niyetli; aktif olmayan, tembel, pasif

EASYCHAIR : English Turkish

n. rahat koltuk, rahat döşeme kumaş

EASYGOING : English Turkish

adj. uysal, yumuşak, babacan, tasasız, neşeli

EASYGOINGNESS : English Turkish

n. sakinlik ve uysallık; sevecenlik, dostanelik, kolay geçinilir olma durumu, iyi niyetlilik; aktif olmama durumu, tembellik, pasiflik

EAT : English Turkish

v. yemek, içmek (çorba), yemek yemek, çok yemek yemek; tüketmek; kemirmek; aşındırmak

EAT AT : English Turkish

v. aşındırmak, erozyona uğratmak, sürüklemek

EAT AWAY : English Turkish

aşındırmak, sürüklemek, erozyona uğratmak, yiyip durmak

EAT CROW : English Turkish

zorlanmak, hatasını kabule zorlanmak, onur kırıcı bir şeye zorlanmak

EAT DIRT : English Turkish

özür dilemek zorunda kalmak, tükürdüğünü yalamak

EAT HUMBLE PIE : English Turkish

yanıldığını itiraf etmek, hatasını itiraf etmek, burnu sürtülmek