English To Turkish
EXPANSION OF THE UNIVERSE : English Turkish
evrenin genişlemesi, galaksilerin dünyadan ve birbirlerinden sabit bir hızla uzaklaştıklarını belirten teori
EXPANSION SLOT : English Turkish
harici kart girişi, genişletme girişi, ana kart üzerinde harici/ilave kartların yerleştirilebileceği soket (Bilgisayar)
EXPANSIONARY : English Turkish
adj. genişlemeya meyilli veya daha büyük olma eğilimi, gelişmeye meyilli olan
EXPANSIONISM : English Turkish
n. yayılma politikası, genişleme politikası
EXPANSIONIST : English Turkish
n. genişleme ve gelişmeyi savunan (özellikle bölgesel genişleme)
EXPANSIVE : English Turkish
adj. genişleyen, yayılan, geniş, yaygın, açık, taşkın, açık sözlü
EXPANSIVELY : English Turkish
adv. geniş kapsamlı; genişleyen/yayılan bir yolla, geniş/yaygın olarak; coşkuyla, bol bol, taşarak, alenen, ulu orta, açık açık
EXPANSIVENESS : English Turkish
n. genişleme, yayılma, açılma; açık sözlülük, konuşkanlık
EXPANSIVITY : English Turkish
n. genişleme, yayılma, genişleme eğilimi
EXPAT : English Turkish
n. (Gayrı resmi) gurbetçi, sürgün edilmiş
EXPAT : English Turkish
v. sürgün etmek, sürmek, kovmak, dışarı çıkarmak
EXPATIATE : English Turkish
v. ayrıntılı yazmak; etraflıca açıklamak
EXPATIATION : English Turkish
n. etraflıca açıklama
EXPATIATOR : English Turkish
n. yazma veya konuşmada müsrif olan, çok yazan veya çok konuşan, uzun konuşmalar yapan
EXPATRIATE : English Turkish
v. sürgün etmek, sürmek
EXPATRIATE : English Turkish
adj. sürgün edilmiş, yabancı ülkede yaşayan
EXPATRIATE : English Turkish
n. sürgün edilmiş kimse, yabancı ülkede yaşayan kimse, gurbetçi
EXPATRIATE ISRAELI : English Turkish
İsrail dışında yaşayan İsrailliler
EXPATRIATE ONESELF : English Turkish
v. vatandaşlıktan çıkmak, göç etmek
EXPATRIATION : English Turkish
n. sürgün, vatandaşlıktan çıkarılma, yabancı ülkeye yerleşme, göç
EXPECT : English Turkish
v. ummak, ümit etmek; beklemek; sanmak
EXPECT NO LESS : English Turkish
have an understood level of expectation
EXPECT NOTHING LESS : English Turkish
anlaşılabilir bir beklendi düzeyinde olan, kabul edilebilir bir beklenti içerisinde olan
EXPECTABLE : English Turkish
adj. umulabilir, beklenebilir, tahmin edilebilir, önceden görülebilir, kabul edilebilir
EXPECTANCE : English Turkish
n. bekleme, bekleyiş, beklenti, umut, ümit
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani