Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
FASH : English Turkish

v. zahmet vermek, zorluk çıkarmak, canını sıkmak

FASHION : English Turkish

n. moda, adet, tarz, üslup, biçim, yüksek tabaka, kılık kıyafet, dış görünüş

FASHION : English Turkish

v. yapmak, biçimlendirmek, uydurmak

FASHION CONSCIOUS : English Turkish

moda bilinci, en son moda trendlerine önem veren veya dikkat eden, moda ile ilgilenen

FASHION DESIGN : English Turkish

n. moda tasarımı, giysi ve aksesuar tasarımı ile alakalı uygulamalı sanat

FASHION DESIGNER : English Turkish

modacı

FASHION HOUSE : English Turkish

moda evi, moda tasarımcısının işletmesi

FASHION MODEL : English Turkish

model, manken, mevcut giysi stillerini sunan veya modelliğini yapan kimse

FASHION PARADE : English Turkish

n. moda fuarı

FASHION PHOTOGRAPHS : English Turkish

moda fotografları, güncel modaya uygun giysi ve diğer kıyafetlerin fotografları

FASHION PLATE : English Turkish

model, moda resimleri, modayı takip eden kimse

FASHION SHOW : English Turkish

moda şovu, defile

FASHION TELEVISION : English Turkish

Moda kanalı, moda gösterileri ve yüksek moda dünyası ile ilgili haberler sunan kablolu TV televizyon kanalı, FTV

FASHION WORD : English Turkish

n. moda kelime, moda deyim, anahtar kelime, moda olmuş teknik kelime veya yeni kelime, modaya uygun güncel kelime

FASHION WORLD : English Turkish

moda dünyası, moda endüstrisini oluşturan tüm elemanlar (modeller, tasarımcılar, havalı elbiseler, vb.)

FASHIONABLE : English Turkish

adj. modaya uygun, şık, kibar, moda

FASHIONABLE AREA : English Turkish

ağbet gören bölge, kibar semt, prestijli mahalle, yaşamak için arzu edilen bölge

FASHIONABLENESS : English Turkish

n. modaya uygunluk, havalılık, popüler olma durumu; moda, tarz, biçim

FASHIONABLY : English Turkish

adv. modaya uygun olarak, en son trendlere göre

FASHIONED : English Turkish

adj. şekillendirilmiş, oluşturulmuş; ayarlanmış, uydurulmuş, adapte edilmiş; yaratılmış, yapılmış

FASHIONEDNESS : English Turkish

n. belirli bir tarzı veya biçimi olma durumu (kombinasyon içerisinde kullanılan, ör.: eski moda)

FASHIONER : English Turkish

n. moda tasarımcısı, tasarımcı, yaratıcı, moda yaratan kimse

FASHIONMONGER : English Turkish

n. moda malların satıcısı, modacı

FAST : English Turkish

n. oruç, oruç süresi

FAST : English Turkish

v. oruç tutmak