Multilingual Turkish Dictionary Turkish To English

GELECEĞE YÖNELİK ALIŞ YAPMAK : Turkish English

v. buy forward

GELECEĞE YÖNELİK SAVAŞ MALZEMELERİ ÜRETEN FABRİKA : Turkish English

n. shadow factory

GELECEĞİ GÖREN : Turkish English

adj. prescient

GELECEĞİ GÖRME : Turkish English

n. forethought, prescience

GELECEĞİ GÖRME YETENEĞİ : Turkish English

n. second sight

GELECEĞİ GÖRMEK : Turkish English

v. foresee, anticipate

GELECEĞİ OLMAYAN : Turkish English

adj. dead end, futureless, stillborn

GELECEĞİ PARLAK : Turkish English

adj. promising, up and coming, hopeful

GELECEĞİ PARLAK KİMSE : Turkish English

n. white hope

GELECEĞİ SÖYLEMEK : Turkish English

v. omen

GELEMBE : Turkish English

n. sheepfold, enclosed area in which sheep are kept; bedding, act of providing a bed for someone

GELEN : Turkish English

adj. coming, incoming

GELEN KİMSE : Turkish English

n. comer

GELEN ŞEY : Turkish English

n. arrival

GELENEK : Turkish English

n. tradition, custom, groove, way, observance

GELENEK VE GÖRENEKLER : Turkish English

n. antiquities

GELENEKLER : Turkish English

n. customs, unwritten law, mores

GELENEKLERE BAĞLI : Turkish English

adj. observant of customs

GELENEKLERE BAĞLI KALMAK : Turkish English

n. get into a groove

GELENEKLERE BAĞLILIK : Turkish English

n. conventionality

GELENEKLERE GÖRE : Turkish English

adj. formal

GELENEKLERE KARŞI ÇIKAN KİMSE : Turkish English

n. iconoclast

GELENEKLERE KARŞI ÇIKMA : Turkish English

n. iconoclasm

GELENEKLERE TERS KİMSE : Turkish English

n. heretic

GELENEKLERE UYMA : Turkish English

n. conformism