Multilingual Turkish Dictionary

Turkish To Turkish

Turkish To Turkish
BÂB-I HIFZ VE HAFÎZİYET : Ottoman Turkish

Cenab-ı Hakk'ın herşeyi muhafaza edip varlığını devam ettirmesi bahsi

BÂB-I İHYA VE İMATE : Ottoman Turkish

Öldürmek ve diriltmek bahsi ve mevzuu

BÂB-I SAADET : Ottoman Turkish

Saadet kapısı. * Sultanın sarayı. * İstanbul şehri

BÂB-I SERASKERÎ : Ottoman Turkish

Serasker kapısı. Eski Milli Müdafaa Vekâleti. Milli Savunma Bakanlığı. Şimdiki İstanbul Üniversitesi'nin kapısı

BÂB-I ÂLEM : Ottoman Turkish

Âlemin kapısı. Herkesin girip çıktığı yer

BÂB-I ÂLÎ : Ottoman Turkish

Yüksek kapı. * Tanzimattan önce sadrazam kapılarının, daha sonra da hükümet dairelerinin çoğunun içinde toplandığı bina. * Mc: Osmanlı Hükümeti

BÂB-I ÂSAFÎ : Ottoman Turkish

Tar: Sadrazam konağı

BÂB-I ŞERÎF : Ottoman Turkish

Konya'da bulunan Mevlana türbesinin kapısı

BÂBİL : Ottoman Turkish

"Asurlular devrinde Irak'ta kurulan şehirlerden biri. Bağdat'ın aşağı tarafında bulunan ve büyücülüğünden dolayı, eski edebiyatımızda ""Çeh-i Bâbil"" olarak yer alan ve birçok dillerin meydana gelmesi bakımından da adı geçen ""Bâbil Kulesi""nin bulunduğu ilkçağdan kalma bir şehir."

BÂBİL KULESİ : Ottoman Turkish

"Tevrat'ın rivayetine göre Hz. Nuh'un (A.S.) oğulları tarafından gökyüzüne ulaşmak için yaptırılmış büyük bir kuledir. Rabbimiz bu kulede çalışmakta olanların dillerini değiştirmiş ve birbirlerini anlamaz hale getirmiştir. Bundan dolayı tamamlanamamış ve 72 dil burada meydana gelmiştir. (Buna ""tebelbül-i akvam"" denir.) Müslümanlıkta, bu kuleyi Nemrud'un gökyüzüne yükselerek Allah'ın işlerine karışmak maksadıyla yaptırmış olduğu rivayet edilir. Milâttan önce yaşamış olan eski Yunan tarihçisi Herodot, Bâbil'deki Baal Ma'bedinin gayet yüksek bir kule olduğunu seyahatinde görerek anlatmıştır ki; Bâbil ve Nemrut Kulesi denen şeyin bu olması ihtimali vardır. (T.L.)"

BÂC : Ottoman Turkish

f. Vergi. * Kudretli hükümdarın zayıf olan hükümdardan aldığı vergi. * Eskiden halktan alınan öşür veya haraç ve gümrük vergisi. * Renk. * Çeşit

BÂC-BÂN : Ottoman Turkish

f. Geçiş vergisi tahsildarı. Bac toplayan memur

BÂC-GİR : Ottoman Turkish

f. Vergi toplayan kimse. Vergi toplama memuru

BÂC-GÜZAR : Ottoman Turkish

f. Vergi veren, haraç veren. * Geçiş parasına tâbi

BÂC-I KIRTIL : Ottoman Turkish

Hayvanlardan alınan vergi

BÂD : Ottoman Turkish

"f. ""Olsun, ola, olaydı"" mânasına gelir ve kelimelerin sonuna getirilir. Meselâ: Aferin bâd $
Aferin olsun. Çok yaşa. Afiyet bâd $
Afiyet olsun."

BÂD : Ottoman Turkish

üzgâr, nefes

BÂD-I BERÎN : Ottoman Turkish

Sabah rüzgârı. * Lâtif hava

BÂD-I CEM : Ottoman Turkish

Hz. Süleyman Peygamberin hükmettiği yel, rüzgar

BÂD-I CENUBÎ : Ottoman Turkish

Güney rüzgârı

BÂD-I HAZÂN : Ottoman Turkish

Sonbahar rüzgârı

BÂD-I HEVÂ : Ottoman Turkish

Hevâ ve heves. Eğlence. Bedava. Boş

BÂD-I PÜRGÛ : Ottoman Turkish

Devamlı sesler çıkaran, ıslık çalan rüzgar

BÂD-I SABÂ : Ottoman Turkish

Baharda esen hafif ve hoş rüzgar, seher yeli

BÂD-I SEMÛM : Ottoman Turkish

Çölde, sıcakta gündüz esen sıcak yel. Sam yeli. Zehirli rüzgâr