Multilingual Turkish Dictionary

Turkish To Turkish

Turkish To Turkish
FAKİHET-ÜŞ ŞİTA : Ottoman Turkish

Kış meyvesi. * Mc: Ateş

FAKİHİYY (FÂKİHANÎ) : Ottoman Turkish

Yemiş satan kimse

FAKİR : Ottoman Turkish

Biçâre, muhtaç, yoksul. İslâm dini, ev kirası, yiyecek, içecek, giyecek, ilaç, yakacak gibi zorunlu ihtiyaçları karşılandıktan sonra yılda 96 gram altın alabilecek kadar geliri olmayanları fakir sayar. Fakirlerden vergi alınmaz, İslâm devleti zorunlu ihtiyaçlarını karşılamada, tedavi, tahsil (öğrenim), yolculuk gibi durumlarda fakirlere yardım eder. Çağımızda insanların çoğunun yoksun olduğu sosyal güvenliğe kavuşturur. Bu sebeple de fakir-zengin arasında düşmanlık, zıddiyet, gerginlik, çatışma olmaz. Toplumda denge, huzur, mutluluk, sükun ve sosyal adalet sağlanır. (İnsanlardan istiğna ederek kendini ibadet ve tâata, Kur'an ve iman ve İslâmiyet hizmetine vakfeden zâtlara da mânen zengin mânasına fakir denildiği de görülmüştür.)

FAKİRHÂNE : Ottoman Turkish

Mütevazilikle söz söyleyen kişinin evi

FAKİRÂNE : Ottoman Turkish

f. Fakir bir kimseye yakışacak surette. Fakircesine

FAKKAH : Ottoman Turkish

Ezhar otunun çiçeği

FAKLEYUN : Ottoman Turkish

Semizotuna benzer bir ot

FAKR : Ottoman Turkish

"İhtiyaç, yoksulluk. * Azlık, muhtaçlık. * Cenab-ı Hakk'a karşı fakrını, ihtiyacını hissetmek. * Tas: Kendisindeki bütün her şeyin Allah'a âit olduğunu bilmek.(Gecede zulümat, nasıl nuru gösterir. Öyle de: İnsan, zaaf ve acziyle, fakr ve hâcâtiyle, naks ve kusuru ile, bir Kadir-i Zülcelâl'in kudretini, kuvvetini, gınâsını, rahmetini bildiriyor ve hâkezâ.. Pekçok evsâf-ı İlâhiyyeye bu suretle âyinedarlık ediyor. Hattâ hadsiz aczinde ve nihayetsiz za'fında, hadsiz a'dasına karşı bir nokta-i istinad aramakla, vicdan daima Vâcib-ül Vücud'a bakar. Hem nihayetsiz fakrında, nihayetsiz hâcâtı içinde, nihayetsiz maksadlara karşı bir nokta-i istimdat aramağa mecbur olduğundan vicdan daima o noktadan bir Ganiyy-i Rahim'in dergâhına dayanır; dua ile el açar. Demek her vicdanda şu nokta-i istinat ve nokta-i istimdat cihetinde iki küçük pencere, Kadir-i Rahim'in bârigâh-i rahmetine açılır, her vakit onunla bakabilir. S.)"

FAKR : Ottoman Turkish

yoksulluk, muhtaçlık

FAKR-PİŞE : Ottoman Turkish

f. Fakirliğe alışmış, fakirlik içinde, muhtaçlık içinde

FAKR-ÜD DEM : Ottoman Turkish

Kansızlık

FAKR-I HÂL : Ottoman Turkish

Fakirlik hâli

FAKR-I MUTLAK : Ottoman Turkish

Mutlak fakirlik. Mü'min bir kulun Cenâb-ı Hakka karşı mutlak muhtaç halde olduğunu bilişi. Nihayetsiz muhtaç olduğu Allaha (C.C.) ve emirlerine tam teslimiyyetle sığınması hâleti

FAKRPÎŞE : Ottoman Turkish

fakirlik yolunda

FAKRUZARÛRET : Ottoman Turkish

fakirlik ve yoksulluk

FAKRIHÂL : Ottoman Turkish

fakir hâllilik

FAKRIMUTLAK : Ottoman Turkish

tam ve sınırsız fakirlik

FAKS : Ottoman Turkish

Kırmak, kesr

FAKS (FEKUS) : Ottoman Turkish

Ölmek. * İfsat etmek

FAKTÖR : Ottoman Turkish

Fr. Bir neticeyi meydana getiren unsurlardan her birisi. Amil

FAKTÖR : Ottoman Turkish

ir sonucu oluşturan unsurlardan her birisi

FAKUS : Ottoman Turkish

Hıyar. * Kavun

FAKÎR : Ottoman Turkish

muhtaç, yoksul

FAKÎRÂNE : Ottoman Turkish

fakirce

FAKÎRÜLHÂL : Ottoman Turkish

fakir hâlde