Multilingual Turkish Dictionary

Turkish To Turkish

Turkish To Turkish
ŞECAAT : Ottoman Turkish

Yiğitlik, cesurluk. Korkulu anda kalb kuvveti ile cesaretini muhafaza etme. Kuvve-i gadabiyenin vasat mertebesidir. (Şecaatli bir kimse hak için canını fedâ eder. Vazifesi olmayan işe karışmaz. İ.İ.)

ŞECB : Ottoman Turkish

Helak etmek, mahvetmek. * Kederlenmek, tasalı olmak

ŞECC : Ottoman Turkish

Baş yarma ve yarılma. * Geminin, denizi yararak yol alması

ŞECCAT : Ottoman Turkish

(şecce. C.) Yüzde ve başta meydana gelen yaralar

ŞECCE : Ottoman Turkish

Başa ve yüze vurarak meydana getirilen yara

ŞECEA : Ottoman Turkish

Küt ve kötürüm kimseler

ŞECEB : Ottoman Turkish

Hüzün ve gussalı olma

ŞECEN : Ottoman Turkish

(C.: Eşcân-şücun) Dal, budak, kol. * Hâcet, ihtiyaç. * Keder, hüzün

ŞECER(E) : Ottoman Turkish

Ağaç. Kütük. * Sülâle. Bir soyun bütün fertlerini gösterir cetvel

ŞECERE-İ MAKLU' : Ottoman Turkish

Sökülmüş ağaç

ŞECERE-İ TUBAÂ : Ottoman Turkish

Cennet'teki saadet ağacı, dalları aşağıda ve kökü yukarıda olan Tuba ağacı

ŞECERE-İ YAKTÎN : Ottoman Turkish

Yaktîn ağacı. Kabak kökeni

ŞECERE-İ ZAKKUM : Ottoman Turkish

(Bak: Zakkum)

ŞECERİSTAN : Ottoman Turkish

f. Orman, ağaçlık yer, koruluk

ŞECERÂT : Ottoman Turkish

(şecere. C.) şecereler

ŞECİ' : Ottoman Turkish

Kahraman. Yiğit. Şecaatli

ŞECİB : Ottoman Turkish

Helâk olan, mahvolan

ŞECİR : Ottoman Turkish

Küçük ve kısa ağaç

ŞECN : Ottoman Turkish

(C.: Şücun) Dere içinde ağaçlar arasında olan yol

ŞECR : Ottoman Turkish

İki çenenin arası. * Harcamak, sarfetmek. * Tarh etmek, kovmak

ŞECRA' : Ottoman Turkish

Meşelik

ŞECV : Ottoman Turkish

Gam, gussa. Keder. * Tezyin-i savt. Yâni sesi güzelleştirmek

ŞECZE : Ottoman Turkish

Zayıf yağan yağmur

ŞEDAİD : Ottoman Turkish

(Şedâyid) Afât. Meşakkatli haller. Şiddetli musibetler

ŞEDAK : Ottoman Turkish

Ağızın her iki yanının geniş olması