Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
GEZDİRMEK : Turkish Turkish

tanıtmak amacıyla dolaştırmak

GEZDİRMEK : Turkish Turkish

ir şeyi başka bir şeyin üzerinde dolaştırarak dökmek

GEZDİRMEK : Turkish Turkish

sürterek, değdirerek °hareket ettirmek

GEZDİRMEK : Turkish Turkish

ir şeyi herkesin alması için dolaştırmak, sunmak

GEZDİRMEK : Turkish Turkish

herhangi bir biçimde giydirmek

GEZE ALMAK : Turkish Turkish

tüfeği hedefe doğrultmak

GEZEGEN : Turkish Turkish

güneş çevresinde dolanan, ondan aldıkları ışığı yansıtan gökcisimlerinin ortak adı, °seyyare, °planet

GEZEĞEN : Turkish Turkish

çok gezen (kimse), gezenti, gezente

GEZEGENBİLİM : Turkish Turkish

gezegenleri karşılaştırarak inceleyen bilim dalı

GEZEGENBİLİMSEL : Turkish Turkish

gezegenbilimle ilgili

GEZEGENLER ARASI : Turkish Turkish

güneş çevresinde dolanan cisimler arasındaki boşluk

GEZEK : Turkish Turkish

sırayla hayvan gütme

GEZEK : Turkish Turkish

sığır sürüsü

GEZEKÇİ : Turkish Turkish

sığır çobanı

GEZEKÇİ : Turkish Turkish

tüketicinin bulunduğu yere giden satıcı, seyyar satıcı

GEZEKLİK : Turkish Turkish

sürünün otlamaya gitmeden önce toplandığı yer

GEZELEME : Turkish Turkish

gezelemek eylemi

GEZELEME : Turkish Turkish

düğünden sonra, gelin ve damadın akrabalarına yaptıkları ziyaret

GEZELEMEK : Turkish Turkish

gezinmek, dolaşmak

GEZELEMEK : Turkish Turkish

sıkıntılı bir durumda dolatmak

GEZENTE : Turkish Turkish

- gezenti

GEZENTİ : Turkish Turkish

vaktini gezmekle geçiren, gezmeyi çok seven, gezeğen

GEZGE : Turkish Turkish

kol gezen silahlı kuvvet, °devriye

GEZGİN : Turkish Turkish

gezmek, tanımak, görmek, dinlenmek amacıyla geziye çıkan (kimse), °seyyah, °turist

GEZGİNCİ : Turkish Turkish

gezerek iş gören, gezici, °seyyar