Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
KUBBEALTI, -NI : Turkish Turkish

topkapı sarayında, osmanlı vezirlerinin, devlet işlerini görüşmek için toplandıkları alan

KUBBELİ : Turkish Turkish

kubbesi olan

KUBBELİ : Turkish Turkish

kubbe biçiminde olan

KÜBİK : Turkish Turkish

küp ve kesme biçiminde olan

KÜBİK : Turkish Turkish

kübizm akımına uyularak yapılmış olan

KÜBİK : Turkish Turkish

küp (ii) biçiminde olan

KÜBİST : Turkish Turkish

kübizmle ilgili olan

KÜBİST : Turkish Turkish

kübizmi uygulayan, kübizm yanlısı (kimse)

KÜBİZM : Turkish Turkish

nesneleri geometrik biçimlerde gösteren bir sanat akımı

KUBUR : Turkish Turkish

ayakyolu deliğinden lağıma inen boru

KUBUR : Turkish Turkish

oru biçiminde kap

KUBUR : Turkish Turkish

ir çeşit tabanca

KUBUR SIKMAK : Turkish Turkish

silah atmak, tabanca sıkmak

KUBURLUK : Turkish Turkish

tabanca kılıfı

KUBURLUK : Turkish Turkish

sadak

KUCAK : Turkish Turkish

açık kollarla göğüs arasındaki bölüm

KUCAK : Turkish Turkish

otururken bedenin dizle karın arasında kalan bölümü

KUCAK : Turkish Turkish

açık kollarla göğüs arasına sığabilen miktarda alan

KUCAK : Turkish Turkish

herhangi bir durumun ya da şeyin sınırlarının arası, iç

KUCAK ÇOCUĞU : Turkish Turkish

yürüyemeyen, kucakta gezdirilen çocuk

KUCAK DOLUSU : Turkish Turkish

pek çok, pek bol

KUCAK KUCAK : Turkish Turkish

ol bol

KUCAK KUCAK : Turkish Turkish

kucaklanabilecek miktarda olan

KUCAK KUCAKA : Turkish Turkish

irbirine sarılmış ya da birbirine yüz yüze sokulmuş bir durumda

KUCAKINA DÜŞMEK : Turkish Turkish

düşman, felaket, sefalet gibi kötü şeylerin ya da durumların içine düşmek, onlarla karşılaşmak