Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
DEVE : Turkish Turkish

gevişgetiren memelilerden, boynu uzun, sırtında bir ya da iki hörgücü olan, yük taşımakta kullanılan hayvan (camelus)

DEVE BİR AKÇEYE, DEVE BİN AKÇEYE : Turkish Turkish

olanak olmadığında bir şey ucuz da olsa alınamadığı halde, parasal durum uygun olduğunda pahalı da olsa alınır

DEVE BOYNU : Turkish Turkish

deveboynu

DEVE BOYNU : Turkish Turkish

deveboynu

DEVE DİKENİ : Turkish Turkish

devedikeni

DEVE DİKENİ : Turkish Turkish

devedikeni

DEVE DİŞİ : Turkish Turkish

devedişi

DEVE DİŞİ : Turkish Turkish

devedişi

DEVE DÖŞLÜ : Turkish Turkish

devedöşlü

DEVE GİBİ : Turkish Turkish

uzun boylu ve hantal

DEVE KİNİ : Turkish Turkish

geçmeyen kin

DEVE KOLU : Turkish Turkish

çöl nitelikli bölgelerde taşıma işlerinde kullanılmak için develerden kurulmuş askeri ulaştırma birliklerine verilen ad

DEVE KUŞU : Turkish Turkish

devekuşu

DEVE NALBANDA BAKAR GİBİ : Turkish Turkish

hiç görmediği, bilmediği bir şeye bakar gibi

DEVE OLMAK : Turkish Turkish

(para ya da yiyecek) kaybolmak

DEVE TIMARI : Turkish Turkish

devetımarı

DEVE TÜYÜ : Turkish Turkish

devetüyü

DEVE YAPMAK : Turkish Turkish

(birinin parasını, malını) kendine mal etmek

DEVE YÜREKLİ : Turkish Turkish

çok korkak

DEVEBOYNU, -NU : Turkish Turkish

s ya da u biçiminde olan boru

DEVECİ : Turkish Turkish

deve sahibi, deve kiralayan kimse

DEVECİ : Turkish Turkish

deve kervanını güden kimse

DEVECİ İLE GÖRÜŞEN KAPISINI YÜKSEK AÇMALI : Turkish Turkish

yüksek orunlu kimselerle ilgisi olan durumlarının gerektirdiği özveriyi göze almalıdır

DEVECİLİK : Turkish Turkish

deve besleme ya da deveyle yük taşıma işi

DEVEDE KULAK : Turkish Turkish

ir bütüne göre ufak bir parça