Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Phlosef

English Turkish Phlosef
ROSCELINUS : English Turkish Phlosef

1120 yılları arasında yaşamış Ortaçağ filozofu. Abelardus'un da hocası olan Roscelinus, tümeller konusunda aşırı bir adçılığı benimsemiştir. Eserleri günümüze ulaşmamış olan Roscelinus, kutsal üçlemenin unsurlarını birleştirmeye çalışma çabasıyla da tanınır

ROUSSEAU : English Turkish Phlosef

Jean Jacques Rousseau.
1778 yılları arasında yaşamış ve insan doğasına ilişkin çözümlemesiyle, insanın özü itibariyle iyi olduğuna ilişkin görüşü ve toplumsal sözleşme öğretisiyle ün kazanmış olan ünlü Fransız düşünür. Kant ve Romantik filozofları çok derinden etkilemiş olan Rousseau, Aydınlanma hareketine, modernlik düşüncesine yönelttiği sert eleştiriyle tanınır. Bireysel insan varlığına ve onun mutluluğuna herşeyden çok değer vermiş olan Rousseau, insanın, kültürel farklılıklardan, sarayın yapaylıklarından, tutkunun ve rekabetin yol açtığı olumsuz etkilerden, özel mülkiyetin yarattığı eşitsizlikten arındırılarak, nasıl yeni baştan yaratılacağını araştırmıştır. Rousseau'nun felsefesi de, modern felsefenin tavrına uygun olarak, ben kavramı çevresinde döner; Descartes'ın öznel, tözsel beninden sonra, onun beni, ahlaka dayanak olan, kendisine düşünce ya da mantıkla değil de, duyguyla ulaşılan, ve kişisel bir iyilik duyusuyla temellendirilen bir bendir. Rousseau'nun beni, özü itibariyle ahlaki bir varlıktır. O benin iyi olduğunu, insanın temelde iyi ve ahlaklı bir varlık olduğunu savunmuş, ben için, akıldan çok, duyguların önem taşıdığını, ahlak söz konusu olduğunda, akıl ve duyguların bir arada gidebileceğini belirtmiştir. Rousseau'nun söz konusu ben görüşü, yalnızca ahlak için değil, fakat siyaset ve toplumsal yaşam için de bir temel oluşturur. O benin bireysel, hatta biricik olduğunu söyler

RUSSELL : English Turkish Phlosef

Bertrand Russell.
1970 yılları arasında yaşamış olan ünlü İngiliz filozofu. Mantık ve matematik alanında çığır açıcı çalışmalar gerçekleştiren Bertrand Russell, Whitehead'le birlikte Principia Mathematica adlı ünlü matematik kitabını yazmıştır. O, matematiksel mantık alanındaki çalışmalarını daha sonra felsefe alanına yansıtmış ve bu çerçeve içinde mantıksal atomculuk öğretisini geliştirmiştir. Buna göre, Russell sisteminin en basit tümcelerine atomik önermeler adını vermiş ve bu önermeleri, daha kompleks tümcelere karşılık moleküler önermelerden ayırmıştır. O, moleküler önermelerin birbirlerine ve, veya, ise, ancak ve ancak gibi mantıksal eklemlerle bağlanan atomik önermelerden meydana geldiğini söylemiştir. Russell söz konusu mantıksal öğretiyle, belli bir metafiziksel görüşe ulaşmıştır. Başka bir deyişle, onun mantık öğretisiyle metafiziği arasında çok yakın bir ilişki vardır. Ona göre, biz söz konusu matematiksel mantıktan, felsefi analizden yararlanarak, dünyayı meydana getiren bileşenler hakkında sağlam bir fikir sahibi olabiliriz. O, matematiksel mantığının, dünyanın şeyler, bireyler, basit öğeler çokluğundan meydana geldiği inancı için sağlam bir destek olduğunu düşünmüştür. Dünya tek bir tözden oluşmaz, fakat çok sayıda ayrı ve tikel şeylerden meydana gelir. Üstelik, bu basit öğeler, idealistlerin düşündüğü gibi, tinsel bir yapıda değildir. Bunlar basit oldukları ve yalnızca varoldukları için, kendilerinde hiçbir niteliğe sahip değildirler. Onlar, olgular adı verilen kompleks yapılar içinde ortaya çıkar ve bunlardan bazıları fiziki, bazıları da tinsel bir nitelik taşır. Bilgi kuramı bakımından empirizmi benimseyen Russell, betimleme yoluyla bilgi ve tanışıklık yoluyla bilgi olmak üzere iki ayrı bilgi türünden söz etmiş ve bunların deneysel bilgimizin temelini meydana getirdiğini savunmuştur

RYLE : English Turkish Phlosef

Gilbert Ryle.
1976 yılları arasında yaşamış olan çağdaş İngiliz filozofu. Dil felsefesi geleneği içinde yer almakla birlikte, Aristoteles'ten etkilenip, Husserl ve Meinong'la da ilgilenen Ryle'ın en önemli iki kitabı Zihin Kavramı ve İkilemler'dir. Felsefenin en önemli görevinin, yanlış kurgu ve saçma kuramların, bu kuramlarda geçen dilsel deyimlerin sonucu olduğunu göstermekten oluştuğunu dile getiren Ryle, bir ifadenin sentaktik formu ile bu ifadelerin betimlediği olgu formlarını birbirinden ayırmış ve gündelik dilde geçen deyimlerden büyük bir çoğunluğunun sistematik olarak yanıltıcı olduğunu savunmuştur. Ryle filozofun, gündelik konuşmanın yanıltıcı ifadelerinden sakınmak için, tümceleri, felsefenin konu aldığı olgu formlarını açıkça gözler önüne serecek şekilde yeni baştan ifade etmeyi öğrenmesi gerektiğini söylemiş ve felsefi analizin bu tür yeni baştan tanımlamalarla başladığını iddia etmiştir

SAINTSIMON : English Turkish Phlosef

Claude Henri de Saint Simon. Düşünce tarihinde, toplumun bilimi olarak gördüğü sosyolojinin düşünce babası olarak tanınan Fransız filozof ve iktisatçısı. Toplumda bir reforma gitmeyi amaçlamış, toplumun endüstri çağının, endüstrinin gereklerine göre düzenlenmesi gerektiğini savunmuştur. Bilimsel düşünceye dayanan bir toplum bilimi kurmanın zamanının geldiğini, artık pozitif bilim çağının başlamış olduğunu öne sürdüğü için, aynı zamanda pozitivizmin de kurucusu olarak bilinen Saint Simon'un en büyük düşü, insan toplumunun reformdan geçirilmesi olmuştur. Bundan dolayı, onun felsefesi öncelikle toplum konusunu ele alır ve bir toplum felsefesi olarak ortaya çıkar. Toplumu bir organizma olarak gören ve bu organizmanın evrimini inceleyen Saint Simon'a göre, toplumun kökeninde çıkar öğesi vardır. Toplum, çıkar öğesinin bir sonucu olarak uzlaşmayla kurulur.İnsanın toplumsal tarihinin kendilerine ayrı düşünce tarzlarının karşılık geldiği üç ayrı aşamadan, yani sırasıyla çoktanrıcılık-kölelik, teizm-feodalizm ve pozitivizm-endüstriyalizm evrelerinden geçtiğini öne süren filozof'a göre, toplumsal değişme ve düzenin yasaları, pozitivizmin marifetiyle bulunabilir. Modern toplumun yön ve düzeninin, üretici olmayan bürokratlar tarafından değil de, bilim adamları ve sanayiciler tarafından belirlendiğini öne süren Saint Simon'a göre, modern toplumdaki kriz de, pozitivizme dayanan yeni bir din ile çözülebilir

SARTRE : English Turkish Phlosef

Jean Paul Sartre. Varoluşçuluğun kurucusu olan çağdaş Fransız filozofu.
1980 yılları arasında yaşamış olan Sartre'ın temel eseri Varlık ve Hiçlik'tir. O, akademik bir kurumda profesyonel bir filozof olarak çalışmak yerine, zaman zaman popüler birtakım eserlerle geniş halk kitlelerine ulaşmayı denemiş olan ünlü düşünürdür. İnsanın kendi yazgısını belirlemedeki aktif rolünü vurgulayan ve Marks, Husserl ve Heidegger gibi düşünürlerden etkilenmiş olan Sartre'ın temel çıkış noktası, insan varlığı ile öteki nesnelerin varlığı arasındaki farklılığın incelenmesinden oluşur. Descartes'ın yaptığı gibi, özneden yola çıkan Sartre, Kant'ın problemini, yani şeylerin ya da nesnelerin nedensel olarak belirlenmiş dünyasında, insanın özgürlük ve sorumluluğunun nasıl açıklanabileceği problemini ortaya koyup, bu probleme bir çözüm getirmeye çalışmıştır. Tanrı var değilse, Sartre'a göre, insanın Tanrı tarafından önceden belirlenmiş bir özü de olamaz. İnsan yalnızca vardır, kendinden önceki bir modele, bir taslağa, bir öze göre ve belli bir amaç gözetilerek yaratılmamıştır. İnsan öncelikle vardır, insanın varoluşu, onun ne olacağından önce gelir. Sartre'a göre, insan özgürlüğe mahkumdur. İnsan özgür seçimleriyle kendisini tanımlar ve yaratır. Buna göre insan kendisini varetmez, fakat bir dizi seçim ve karar aracılığıyla, varoluşunu belli bir öze dönüştürür, yani kendi özünü oluşturur. Sartre'ın gözünde, özgürlük ancak sorumluluk yüklenmekle olanaklı hale gelir. Tüm eylemlerinin sorumluluğunu üzerine alabilmiş olan insan özgür olup, ancak böyle biri gerçek varoluşa sahip olabilir

SAUSSURE : English Turkish Phlosef

Ferdinand de Saussure.
1913 yılları arasında yaşamış olan, yapısalcı dilimin kurucusu ünlü İsviçreli linguist. Konuşan ya da yorumlayan özneden çok, dil üzerinde yoğunlaştığı için, Saussure
yüzyıla bir anlamda damgasını vuran, modern düşüncenin ya da Aydınlanmanın hümanizminden kopuş eğiliminin en önemli isimlerinden biridir. Saussure, özneyle dil arasındaki geleneksel ayırımı bir kenara atarak, dille söz arasındaki ayırımı ön plana çıkartmıştır. Buna göre, dil, bireyin ne yaratabildiği, ne de değiştirebildiği, ondaki dil yetisinin gelişmesinin sağlayan uzlaşımlar bütünüdür. Söz ise, toplumsal uzlaşım aracı olan dil yoluyla, bireyin dil yetisini gerçekleştirme edimidir. Buradan da anlaşılacağı üzere, Saussure, bir göstergeler, sözcükler ve anlamlar sistemi olarak dilin, konuşan bireysel öznelerin konuşma edimlerinden bağımsız olarak varolduğunu söyler

SCHELER : English Turkish Phlosef

Max Scheler.
1928 yılları arasında yaşamış olan Alman filozofu. Fenomenolojik gelenek içerisinde yer alan bir düşünür olan Scheler, çıkar gözetmeyen, bizzatihi kendisi için istenen bilgi diye bir şeyin olmadığını öne sürer. İnsanla varlık arasındaki sabit ve değişmez bir ilişki şeklinde anlaşılmaması gerektiğini söylediği bilginin, o üç türü olduğunu iddia eder. Bunlardan teknolojiyle ilişkili olup, doğa üzerinde denetim ve egemenlik kurmayı amaçlayan bilimsel bilgi, tikellerin bilgisidir. Gözlemlerden meydana gelen bu bilgi türü, sınıflamalara ve nihayet genel yasalara götürür. Buna karşın, Aristoteles'in ilk felsefe adını verdiği disiplinin kapsamı içinde değerlendirilmek durumunda olan ikinci bilgi türü, özlerin ve varlık kategorilerinin bilgisidir. Tümellerin bilgisini veren bu bilgi türünde, denetim ve egemenlik arzusunun yerini aşk alır. Bu bilgi, tümevarımdan bağımsız olduğu için a priori bir bilgi türü olup, insan için bir türsel ayırım olma işlevi görür. Scheler'e göre, üçüncü bilgi türü, metafiziksel gerçekliğin, varlığın bilgisi olup, insanı kurtuluşa götürür. Tıpkı mikrokosmosun, makrokosmosun küçük ölçekli bir kopyası olması gibi, insanın aynı zamanda küçük bir Tanrı olduğunu iddia etmiştir. Scheler, insanın geleneksel çerçeve içinde Tanrı diye adlandırılan bir sonsuzluk arayışı içinde olduğunu iddia etmiştir. Scheler'e göre, en yüksek iyi ise, mutlak ya da kutsal değeri gerçekleştirmeye yönelmiş olan kişinin amaçladığı ideal özdür. Onun gerçekleştirmeye çalıştığı bu ideal öz ise, tanrısal özdür. İnsan bu yoldan giderek, tanrılığın varlık birliğine katılır. Kişinin iradesi ile tanrısal irade, böylelikle bir birliğe girebilir

SCHELLING : English Turkish Phlosef

Friedrich Schelling.
1854 yılları arasında yaşamış Alman İdealist düşünür. Schelling Fichte'nin temel kavrayışını, idealist bakış açısını paylaşmakla birlikte, onun Mutlak Egonun bir ürünü olarak, yalnızca bireysel bilinçle iradeye karşı koyan bir engel işlevi gören doğa anlayışına karşı çıkmıştır. Gerçeklik temelde, insan ruhuna ya da tinine çok benzer olan, kendi kendini belirleyen canlı bir süreç ise, doğa yalnızca iradeye karşı koyan, ölü, mekanik bir düzen olamaz. Biz insan varlıkları, Schelling'e göre, doğayı anlayabiliriz, çünkü doğanın bizimle bir yakınlığı vardır, çünkü o dinamik bir zihnin ifadesi olup, onda yaşam, akıl ve amaç vardır. Schelling, romantiklerle birlikte, tin, zihin ya da akıl kavramını, bilinçsiz, içgüdüsel ve amaçlı bir gücü de içerecek şekilde genişletir. Varolan herşeyin mutlak temeli ya da kaynağı yaratıcı enerji, mutlak irade ya da egodur, herşeyde hüküm süren dünya-ruhudur. Aktüel olan herşey, Schelling'e göre, ondan çıkar. Şu halde, ideal olanla gerçek, düşünceyle varlık bir ve aynıdır. Schelling, Fichte'yle birlikte, değişmez töz düşüncesini reddeder ve onun yerine evrensel yaşamı, bilinçsizlikten bilince doğru gelişen ve nihai amacı, insandaki kendi kendisinin bilincine varan akıl olan, canlı, yaratıcı ve amaçlı bir evrim ilkesini geçirir

SCHILLER : English Turkish Phlosef

Johann Friedrich von Schiller. Almanya'da
yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan Romantik felsefe akımının önemli düşünürü. Özellikle sanat ve eğitim konusundaki görüşleriyle haklı bir ün kazanmış olan Schiller, 1795 yılında yayınlanan İnsanın Estetik Eğitimi Üzerine Mektuplar adlı eseriyle Batı kültürünün bütün bir tarihini ortaya koyma yolunda bir denemeye kalkışmıştır. O, işte bu deneme çerçevesi içinde, modern insandaki bölünmüşlüğü ve yabancılaşmayı teşhis eden ilk düşünürlerinden biri olma onurunu taşır. Schiller, modern insandaki bölünmüşlük ve yabancılaşmanın ilacının, sanat olduğunu düşünmüştür. O, insanda iki temel dürtünün bulunduğunu söyler. Bunlardan birincisi, her zaman değişme için bastıran duyumsal dürtü, diğeri de birlik ve süreklilik arayan formel dürtü. Bu ikisi arasında kurulmak istenen uyum, Schiller'e göre, üçüncü bir dürtü aracılığıyla sağlanabilir. Bu da, oyun dürtüsüdür. Söz konusu oyun dürtüsü, filozofa göre, sanatta ortaya çıkar. Ona göre, duyumsal dürtüyle formel dürtü, yalnızca sanat oyununda bir araya gelir ve insan güzeli temaşa ederken, ruh bir yandan ahlak yasası diğer yandan da fiziki zorunluluk arasında mutlu bir ortam yaratabilir

SCHLEIERMACHER : English Turkish Phlosef

Friedrich Daniel Ernst Schleiermacher.
1834 yılları arasında yaşamış Alman idealist düşünürü. Düşüncesinin merkezinde din bulunan Schleiermacher için en önemli problem, aklı olduğu kadar gönlü, yüreği de tatmin edecek bir gerçeklik anlayışına ulaşmak olmuştur. O, bu konuda Kant, Fichte, Schelling ve Spinoza'nın görüşlerinden yararlanarak eklektik bir sistem oluşturmuştur. Schleiermacher, tüm gerçekliği benden türettiği için Fichte'nin idealizmini reddeder ve gerçek dünyanın varoluşunu onaylar. Ona göre, biz düşünce ve varlığın aşkın bir temeline ulaşmak zorundayız; varolan herşeyin kaynağı, ona göre, hepsinin mutlak birliği olan, kendisinde tüm farklılık ve karşıtlıkların çözüldüğü bir ilkede bulunur. Biz, ona göre, yalnızca fenomenleri değil fakat şeylerin bizzatihi kendilerini de bilebiliriz. Schleiermacher'e göre, ideal olanı dinsel duygu ya da sezgide yakalayabiliriz. Düşünce ve varlığın mutlak birliği ya da özdeşliği, doğrudan ve aracısız olarak bilinçte tecrübe edilir. Din, sonlu olan herşeyin sonsuz olduğunun ve varoluşunu sonsuz olana borçlu bulunduğunun, zamansal olan herşeyin ezeli-ebedi olduğunun ve ezeli-ebedi olana dayandığının bilincine varılmasıdır. Tanrı zaman ve mekanın dışında olan bir varlıktır. Tanrı'ya ona göre, kişilik atfedemeyiz, zira bu O'nu sonlu bir varlık haline getirir. O'na düşünce ve irade yükleyemeyiz, çünkü bunlar birbirleriyle çelişirler. Zira her tür düşünme ve irade zorunlu olarak sonludur. Tanrı ezeli-ebedi, evrensel yaratıcı güçtür, yaşamın kaynağıdır. O'na göre, din kuramsal birtakım dogmalardan oluşmadığı gibi, ibadetten de meydana gelmez, çünkü Tanrı bilinemez

SCHLICK : English Turkish Phlosef

Moritz Schlick.
Viyana Çevresinin kurucularından ve zamanının önde gelen mantıkçı pozitivistlerinden biri olarak Schlick, hem Yeni-Kantçı eğilimleri ve hem de Husserl'in felsefesini reddetmiş, felsefede analitik ve mantıksal yöntemlerin önemini vurgulayarak, algıyı eleştirel bir tarzda analiz etme çabası vermiştir. Bilgi konusunda, Kant'a ve Kantçılığa karşı çıkarak, empirist bir bakış açısı benimseyen, matematiğin ve mantığın önermelerinin, sentetik a priori önermeler olmayıp, tanım gereği doğru olan, analitik, yani içerik yönünden boş olan önermeler olduğunu öne süren Moritz Schlick, Poincare'de söz konusu olan uzlaşımcılığa da şiddetle karşı çıkıp, bilimsel kuramların, doğrulukları tekabüliyete bağlı olan kavramlardan meydana gelen a posteriori bir sistem olduğunu iddia etmiştir. Şu halde, önermeleri mantıksal bakımdan zorunlu olan analitik önermeler ve gerçek bir içeriği olan empirik ya da sentetik a posteriori önermeler olarak ikiye ayıran Schlick, mutlak kesin bilgiye ulaşmanın olanaksız olduğunu öne sürmüş; yapılabilecek en iyi şeyin, bilimin gerçekliği betimlerken oluşturduğu önerme sistemlerine yönelmek olduğunu belirtmiştir

SCHOPENHAUER : English Turkish Phlosef

Arthur Schopenhauer.
Ünlü Alman irrasyonalist düşünürü. Schopenhauer, dünyayı tasarım ve irade olarak ikiye bölmüştür. Kant'ın fenomenler dünyasını insanın tasarım ve düşünceleriyle özdeşleştiren Schopenhauer'e göre, "dünya benim tasarımlarımdan başka hiçbir şey değildir". Ona göre, özne olmadan nesne de olamaz, dünya ile ilgili olan herşey mutlaka öznenin olmasına bağlıdır ve herşey özne için vardır. Bu yüzden dünyadaki tüm nesnelerin genel formları öznede aranmalıdır ve bu formlar, öznede a priori olarak vardır. Schopenhauer, kendinde şey alanı olarak iradeyi öne sürmek suretiyle, Kant'tan ayrılmıştır. Bu dünyanın özü, çekirdeği olan bir başka yönü vardır ki bu da iradedir. Nasıl ki dünyanın varoluşu kendisini bilen bir özneye bağlıysa, özne ya da insan varlığı da kendisinden önce olan bir ana güce bağlıdır. Schopenhauer'e göre, dünyadaki herşeyin özünün irade olduğunu, doğadaki tüm varlıkların evrensel bir iradenin nesnelleşmesinden başka hiçbir şey olmadığını söyleyebiliriz. Schopenhauer'in iradeden yola çıkan bu metafiziğiyle ahlak felsefesine mutlak bir kötümserlik damgasını vurmuştur. Ona göre, irade, tüm evreni olduğu gibi, insanı ve düşüncesini de oluşturan şeydir. Varolan herşeyin ilkesi olan irade, doğada kendisini bir zorunluluk olarak gösterir; doğada herşey belirlenmiştir. Evrenin tümüyle belirlenmiş olduğunu gören insanın gözünde, bu evren kötü olmak durumundadır. Bu kötülük de ancak, evrene egemen olan şeyin, yani iradenin yadsınması ile giderilebilir. İradenin belirleyiciliği altında genelde mutsuz olan insan, bu iradeyi yadsımakla mutlu da olamaz. Olsa olsa bu kötülüğün verdiği acıdan kurtulabilir ve olumsuz mutluluk denen şeye erişebilir

SCOTTUS : English Turkish Phlosef

John Duns Scottus.
1308 yılları arasında yaşamış olan İskoç düşünür. Aristoteles'in mantık ve metafiziğini benimsemekle birlikte, daha çok Augustinusçu gelenek içinde yer alan filozof, İbn Rüşt'e de, Thomasçılığa da karşı çıkmıştır. O, metafizikle teoloji arasında bir ayırım yapmış ve bütün varolanlar arasında bir ayırım yapmış ve bütün varolanlar için ortak olan ilkeleri araştıran metafiziğin Tanrı'yı kavrayamayacağını öne sürmüştür. Ona göre, Tanrı, teolojinin konusuna girer. Scottus'a göre, evrendeki hareket ve değişmenin bir başlatıcısı, evrendeki varlıkların bir ilk hareket ettiricisi olmalıdır ki bu da Tanrı'dır. Tanrı zorunlu varlıktır, birdir, özü itibariyle basittir, özgür bir iradeye sahiptir. Tümeller konusunda, onların öncelikle Tanrı'nın zihnindeki formlar olarak varolduğunu söyleyen Scottus, onların ikinci olarak nenelerde nesnelerin özleri ya da genel doğaları olarak ortaya çıktığını iddia etmiştir. Tümeller, ona göre, nihayet, zihnimizdeki soyut kavramlar olarak varolur. İradeciliği benimseyen Scottus'a göre, Tanrı'yla birleşme hedefine ulaşmada en önemli rolü akıl veya zeka değil irade oynamaktadır

SENEKA : English Turkish Phlosef

M.Ö. 5 ve M.S. 65 yılları arasında yaşamış ünlü Romalı düşünür. Stoacı ahlak görüşleriyle tanınan Seneka, ahlakın temeline doğaya uygun yaşama ilkesiyle, bir bilge idealini yerleştirmiştir. Zamanın toplumunu bir vahşi hayvanlar topluluğu olarak gören Seneka, bilge kişisini, kendi kendine yeten, hazza olduğu kadar eleme karşı da duygusuz, korku bilmez, evrenin gerçek efendisi, erdemi özgür iradesinin sonucu olan ve ölümden korkmayan kişi olarak tanımlamıştır. Her ne kadar Stoacı maddeciliği benimsemiş olsa da, Tanrı'nın aşkın olduğunu öne süren Seneca, pratik felsefeyi öne çıkarmış ve gerçek erdemle değerin, dışarıda değil de, insanın içinde olduğunu belirtmiştir. Harici iyiler ve zenginlikler, insana mutluluk sağlamazlar

SEXTUS : English Turkish Phlosef

Sextus Emprikus. Antik Yunan kuşkuculuğu hakkındaki bilgiyi sağlayan ünlü Romalı hekim ve filozof. Kuşkuculuk dışındaki her tür bilimsel ve felsefi öğretiyi dogmatizm olarak niteleyen Sextus, yaşamda iki temel ölçütün bulunduğunu, bunlardan birincisinin şeylerin varoluşu ya da varolmayışıyla ilgili kuramsal ölçüt, diğerinin ise bazı şeyleri yapmaya ya da yapmamaya hizmet eden pratik ölçüt olduğunu savunmuş, bunlardan birincisiyle savaşırken, bir kuşkucunun kendisine pratik ölçütü rehber alması gerektiğini belirtmiştir

SHAFTESBURY : English Turkish Phlosef

Anthony Shaftesbury.
1713 yılları arasında yaşamış olan İngiliz düşünürü. Daha çok ahlak alanındaki görüşleri ve Leibniz'i derinden etkilemiş olan iyimserliği ile tanınan Shaftesbury, herşeyin kendi yerinde ve kendi amacına yönelmiş olduğunu, bundan dolayı varolan herşeyin özü itibariyle iyi olduğunu savunmuştur. İnsanda bir ahlak duyusu bulunduğunu, bu duyunun iyi ve kötüyü ayırd etmeye yaradığını ve bencilliğin ilkel tatminlerinden çok, fedakarlığın içten sevinçleriyle harekete geçtiğini savunan Shaftesbury, erdemin karşılık beklemeyen karakterini de, bu duyuyla temellendirmeye çalışmıştır. O ateizmle savaşmakla birlikte, bir deizmde karar kılarak, vahyedilmiş dinlere saygı göstermemiş ve din alanında mutlak bir hoşgörü ve tarafsızlığı önermiştir

SOKRATES : English Turkish Phlosef

M.Ö.
399 yılları arasında yaşamış olan ünlü Yunanlı düşünür. Platon'un hocası olan Sokrates, yazılı hiçbir şey bırakmamış, tüm zamanını özellikle gençlerle felsefe tartışarak geçirmiştir. Görüşleri, tartışmaları yeni iktidarın temsilcileri tarafından beğenilmeyen Sokrates, "yeni tanrılar icad ettiği görüş ve tartışmalarıyla, gençleri baştan çıkardığı" gerekçesiyle ölüme mahkum etmiştir. Sokrates'in felsefedeki ve felsefe tarihindeki önemi, onun bilinçli ve ahlaki kişiliğin bulunduğu yer olarak ruh kavramını bulmuş olmasından kaynaklanır; felsefenin merkezine insanı geçiren, insanın kendisiyle, evrenle ve toplumla olan ilişkisinin ne olduğunu ve ne olması gerektiğini araştıran, insan yaşamının kişisel, toplumsal ve ahlaki boyutunu ön plana çıkaran Sokrates, insanlara özsel bileşenlerinin ruh olduğunu, onların ruhlarına özen göstermeleri gerektiğini anlatmaya çalışmış, bu düşüncesini ifade etmek, onu eylemleriyle somutlaştırmak için de, yaz kış çıplak ayakla ve ince bir entariyle dolaşmıştır

SPENGLER : English Turkish Phlosef

Oswald Spengler.
Alman tarih felsefecisi. Tarihi kör bir doğa oyununa benzetip, tarihte bir amaçlılık aramanın boşuna bir çaba olduğunu savunmuş olan Spengler, dünya tarihinin morfolojisini, felsefi ve bu arada biyolojik esaslara göre açıklamaya çalışmıştır. Spengler'e göre, kültürler gelişigüzel doğar, gelişir ve ölürler. Ona göre, tüm dünya tarihinde 8 tip kültür çevresi ayırd edilebilir. Mısır, Babil, Hindistan, Çin, Antikite, Arap, Batı ve Meksika olarak belirlediği 8 kültür çevresinde,
Metafiziksel-dini yüksek kültürler,
Simgeci erken kültürler,
Sivil-geç kültürler diye üç gelişme basamağı ayırd etmiş olan Spengler, "sivil-geç kültür" olarak tanımladığı Batı kültürünün bir çöküş içinde olduğunu savunmuştur

SPINOZA : English Turkish Phlosef

Baruch Spinoza.
1677 yılları arasında yaşamış olan ünlü panteist düşünür. Temel eserleri arasında Teolojik-Politik Deneme, Anlayışın Düzeltilmezi Üzerine, Etika ve Tanrı, İnsan ve İnsanın Mutluluğu üzerine adlı eserler bulunan Spinoza, dini baskı ve engizisyon nedeniyle, İspanya'dan Hollanda'ya kaçmış olan Yahudi bir ailenin çocuğudur. Daha 24 yaşındayken, felsefi görüşlerinden dolayı, Yahudi camiasından, aforoz edilen filozof, hayatını optik araçlar yaparak, lens tamir ederek kazanmıştır. O, kendi felsefesini kurarken en fazla Descartes'tan etkilenmiştir. Spinoza,
yüzyıl rasyonalizminin ikinci büyük düşünürü olarak, sistemini kurup ifade ederken geometrik yöntemi kullanmıştır. Akıl, açık ve seçik düşüncelerden hareket edip, bunların mantıksal sonuçlarını çıkartırsa, asla yanlışa düşmeyip, kendi doğasına uygun bir tarzda işlemiş olur. Düşüncelerin düzeni ile nedenlerin düzeni bir ve aynıdır. Buna göre, uygun bir tanım ve aksiyomlar öbeğinden yapılan mantıksal bir tümdengelim, metafiziksel bir tümdengelimle aynı olup, bize gerçekliğin bilgisini sağlar. O da, diğer metafizikçiler gibi, varlığı ya da dış dünyayı açıklama çabasında, çokluğu birliğe indirgemeye çalışmıştır. Çokluğu, Tanrı ya da Doğa adını verdiği biricik sonsuz töze başvurarak açıklamıştır. Varlık açısından metafiziksel bir determinizmi benimseyen Spinoza, ahlak alanında bağdaşabilirci bir tavırla, determinist bir ahlak görüşü benimsemiştir. Spinoza bilgi görüşünde üç tür bilgiden söz etmiştir. Birincisi, insanın bedeninin başka cisimler tarafından etkilenmesinin sonucu olan duyumsal bilgidir. İkinci bilgi türü, upuygun fikirlerden meydana gelen bilimsil bilgidir. Spinoza'ya göre, en yüksek bilgi türü, onun sezgisel bilgi adını verdiği üçüncü bilgi türüdür. Spinoza ahlak anlayışında, insanı doğanın ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirir. İnsan davranışı, herhangi başka bir doğal fenomen gibi, nedenler, sonuçlar ve matematik aracılığıyla açıklanabilir

STILPON : English Turkish Phlosef

M.Ö.
yüzyılda yaşamış olan Yunanlı düşünür. Megara Okulu ile Kinikliği birleştirmiş ve Stoacılığı da belli şekillerde etkilemiş olan Stilpon'un oğlu Bryson da, kuşkuculuğun kurucusu olan Phyrhon'un öğretmenlerinden biri olmuştur. Bağımsızlığından ödün vermeyen Stilpon ahlakı, pratik felsefeyi ön plana çıkarmış, özgürlük ve fakirliğini, çekici ve zengin bir yaşama yeğ tutmuş olan bilge bir düşünürdür

STIRNER : English Turkish Phlosef

Max Stirner.
Maddeci Alman düşünürü. En yüksek varlık olan insanın henüz yeni keşfedildiğini söyleyen Stirner'ın felsefesine mutlak bir egoizm ve bireycilik damgasını vurmuştur. Kendi içinde dönüp baktığında, Romantik felsefenin, nesnel idealizmin mutlak egosuyla değil de, somut bireysel benle, et ve kemikten meydana gelen insanla karşılaştığını öne süren Stirner, söz konusu bireysel benin ta ilk baştan beri kendisini korumaya ve öne sürmeye çalışan biricik bir gerçeklik olduğunu belirtmiştir. O kendi varoluşunu, kendisini tehdit eden başka varlıklar karşısında korumak durumunda olduğuna göre, bireysel benin esas ilgisi kendisiyledir. Özgürlüğün mülkiyet yoluyla gerçekleştiğini dile getiren filozofa göre, kişi, kendisinin Tanrı, devlet, insanlık veya ahlak yasası türünden güç ya da soyutlamalar karşısında köleleştirilmesine izin vermeyip, biricik bireyselliğini ifade etmenin yollarını aramalıdır

STRATON : English Turkish Phlosef

M.Ö.
270 yılları arasında yaşamış ve Theophrastos'un ölümünden sonra Akademi'nin başına geçmiş olan Yunanlı filozof. Aristoteles'in fiziğini, ondaki teleolojik öğeleri ayıklayarak yeniden tanımlamış olan Straton, bilgi alanında duyumculuğu, varlık alanında materyalizmi ve din konusunda da ateizmiyle ün kazanmıştır. Buna göre, Demokritos'un etkisi altında, birci bir evren görüşü geliştiren Straton, dünyanın, aralarında boş mekan bulunan, bölünemez parçacıklardan meydana geldiğini öne sürmüş ve dünyada doğal bir zorunluluğun hüküm sürdüğünü belirtmiştir

STRAWSON : English Turkish Phlosef

Peter Frederich Strawson. Gündelik dil felsefesinin en önemli temsilcilerinden olan çağdaş düşünür. Mantık Kuramına Giriş adlı eserinde, bazı tümcelerin, anlamlı olsalar bile, bir iddiada bulunmadıkları için, bir doğruluk değerine sahip olmadıklarını öne süren Strawson, gündelik dil ile formel mantık arasındaki ilişkileri araştırmış ve dünya üzerine olan düşüncenin yapısını inceleyerek, buradan hareketle belli bir varlık görünüşüne ulaşmıştır. Yani, kariyerinin ilk döneminde dil felsefesi üzerinde yoğunlaşan ve gündelik dille formel mantık arasındaki ilişkileri araştırmak suretiyle, gündelik dilin mantıksal yönlerini ortaya çıkarmaya çalışan Strawson, ikinci dönemde metafiziğe yönelmiştir. Bu bağlamda, dilimizin nasıl işlediğini gösterip, yalnızca dili betimlemek suretiyle, dilin içerdiği metafizik kabulleri gözler önüne sermeyi amaçlayan Strawson, bu durumun bir ifadesi olarak, temel eseri olan Bireyler'i betimleyici metafizik alanında bir deneme olarak değerlendirmiştir

TAO : English Turkish Phlosef

M.Ö.
yüzyılda ortaya çıkan ve uzun yüzyıllar boyunca devam eden bir gelenek oluşturmuş olan Taoizmin kurucusu olarak bilinen düşünür. İkinci olarak, "evrenin yolu, düzeni, yasası" anlamına gelen, anlatılamayanı ve açıklanamayanı gösteren kavram. Evrenin adsız kaynağı, yasaların yasası, ölçülerin ölçüsü olan, kendi kendine yeten mutlak, kavranamayan ve anlatılamayan temel, gerçek yasa ya da düzen. Etkisi, ifadesi doğada, türlü türlü durumlar altında tanınan düzen ilkesi. Üçüncü olarak, bilge insanın somutlaştırdığı, ya da hayata geçirdiği bilgelik yoluna da Tao adı verilir. Buna göre, kendisini hiçe sayarak Tao'nun yoluna yönelen bilge kişi, O'nunla birlik ve uyum içinde olmak suretiyle, iç barış ve aydınlanmaya erişebilir