Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish Redhouse

English Turkish Redhouse
GO ON : English Turkish Redhouse

olmak; devam etmek: What's going on? Ne oluyor? The party went on all night. Parti gece boyunca devam etti.
(ışıklar, kalorifer) yanmaya başlamak; (aygıt) çalışmaya başlamak.
(bir işi sürdürebilmek için) (bir söz veya kanıta) dayanmak: What are you going on? Neye dayanıyorsun?
devam etmek, gitmek: Go on; I'll wait here for the others. Sen devam et; ben burada öbürlerini bekleyeceğim.
(zaman) geçmek.
(with)
e devam etmek.
(belirli bir şekilde) davranmaya devam etmek: If you go on like this you'll end up in a loony bin. Böyle devam edersen tımarhaneyi boylarsın.
konuşmaya devam etmek.
(about) (hakkında) fazlasıyla konuşmak, bıktıracak kadar konuşmak.
(at)
i azarlamak,
in başının etini yemek

GO ON A DIET : English Turkish Redhouse

perhize başlamak

GO ON STRIKE : English Turkish Redhouse

greve gitmek

GO ON THE ASSUMPTION THAT : English Turkish Redhouse

(bir şeyin olacağını) zannederek harekete geçmek/harekete geçmiş olmak

GO ON THE DOLE : English Turkish Redhouse

işsizlik yardımı almak

GO ON THE ROAD : English Turkish Redhouse

(tiyatro topluluğu) turneye çıkmak

GO ON THE STAGE : English Turkish Redhouse

oyuncu olmak, tiyatrocu olmak

GO ON TOUR : English Turkish Redhouse

turneye çıkmak

GO ON! : English Turkish Redhouse

Aman sen de! Haydi canım sen de!

GO ONE'S WAY : English Turkish Redhouse

kendi yoluna gitmek, bildiğini okumak

GO OUT : English Turkish Redhouse

eğlenmek için dışarı çıkıp insanlarla buluşmak, çıkmak.
(with) ile flört etmek, ile gezmek, ile çıkmak: Faik's started to go out with Leyla. Faik, Leyla ile çıkmaya başladı.
(mektup, koli, ilan v.b.) yollanmak, gönderilmek.
(ateş, ışık) sönmek.
(deniz) çekilmek: The tide's going out. Deniz çekiliyor.
demode olmak

GO OUT OF ONE'S WAY : English Turkish Redhouse

zahmet etmek, zahmete katlanmak

GO OUT OF SIGHT : English Turkish Redhouse

gözden kaybolmak

GO OVER : English Turkish Redhouse

i incelemek,
i kontrol etmek.
i tekrar anlatmak,
i tekrar açıklamak.
i tekrar gözden geçirmek.
(belirli bir şekilde) karşılanmak: It went over well in the meeting. Toplantıda iyi karşılandı.
(bir grubu bırakarak) (başka bir gruba) girmek: He abandoned the Anglican church and went over to Rome. Anglikan kilisesini bırakıp Katolik oldu

GO OVER THE MATTER WITH A FINE-TOOTHED COMB : English Turkish Redhouse

ince eleyip sık dokumak

GO OVER THE TOP : English Turkish Redhouse

amaçlanan sınırı aşmak

GO OVERBOARD ABOUT : English Turkish Redhouse

konuşma dili-e fazla tutkun olmak

GO OVERBOARD FOR : English Turkish Redhouse

konuşma dili-e fazla tutkun olmak

GO PLACES : English Turkish Redhouse

konuşma dili(hayatta/bir meslekte) çok başarılı olmak

GO ROUND : English Turkish Redhouse

akınız go around

GO SCOT-FREE : English Turkish Redhouse

konuşma dili(sanık) hiçbir ceza yemeden serbest bırakılmak

GO SHARES : English Turkish Redhouse

paylaşmak: I'll go shares with you in this. Bunu seninle paylaşırım

GO SHARES WITH : English Turkish Redhouse

ile paylaşmak, ile üleşmek

GO SHOPPING : English Turkish Redhouse

çarşıya çıkmak, alışverişe çıkmak

GO SHORT : English Turkish Redhouse

(birine) yeterli miktarda (bir şey) olmamak: They won't go short of bread. Onlara yetecek kadar ekmek var