Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
CHAMPACA : English Turkish

n. sarı veya turuncu çiçekleri olan ve hoş kokulu bir yağ elde edilen manolya ile akraba ağaç türleri (ayrıca champac)

CHAMPAGNE : English Turkish

n. şampanya

CHAMPAGNE : English Turkish

adj. şampanya rengi

CHAMPAIGN : English Turkish

n. ova, toprağın açık düz alanı

CHAMPAK : English Turkish

n. manolya familyasından güzel kokulu çiçekleri olan bir ağaç (ayrıca champac diye telaffuz edilen)

CHAMPERS : English Turkish

n. (gayrı resmi İngiliz kullanımı) şampanya, köpüklü beyaz şarap

CHAMPERTOUS : English Turkish

adj. (Hukuk) champerty (başkasına ait dava hakkının satın alınması) ile alakalı

CHAMPERTY : English Turkish

n. başkasın ait dava hakkının satın alınması

CHAMPIGNON : English Turkish

n. mantar türü

CHAMPION : English Turkish

n. şampiyon, üstün niteliklere sahip kimse; savunucu, destekleyici

CHAMPION : English Turkish

v. savunmak, müdafaa etmek, desteklemek, uğrunda mücadele vermek

CHAMPION : English Turkish

adj. şampiyon, mükemmel, en iyi; galip

CHAMPIONSHIP : English Turkish

n. şampiyonluk, üstünlük

CHAMPIONSHIPS : English Turkish

n. şampiyona

CHAMPLAIN : English Turkish

n. Champlain Gölü, New York ile Vermont (ABD) arasında bir göl; Samuel de Champlain (
1635), Quebec'i (Kanada) keşfeden Fransız bir gezgin

CHAMPLEVÉ : English Turkish

n. bir metal üzerindeki renkli sırla doldurulmuş yivli yerler, emaye

CHAMPLEVÉ : English Turkish

adj. (metalin) renkli sırla kaplanmış yivli yerleri olan

CHAMPS ELYSEES : English Turkish

n. Paris'te (Fransa) güzel mağazaları ve kafeteryalarıyla ünlü geniş bir cadde

CHAN : English Turkish

n. bir soyadı (Çince); nadir bir kadın adı; baş Çin Budizm okulu, yerli Çin Taoizm'i tarafından etkilenmiş olan Çin adaptasyonu bir Hindu meditasyon; Zen, Japonya'da uygulanan Budist dini

CHAN THEATER : English Turkish

Chan Tiyatrosu, Kudüs'te bir tiyatro

CHANA : English Turkish

n. Güney Asya'da yemek yapımında kullanılan ev yapımı peynir

CHANC : English Turkish

elirli Avrupa ülkelerinde başbakan; bir kral veya diğer önemli görevlilerin danışmanı; bir üniversitenin yönetici görevlisi (ABD); belirli yarğıçların sıfatı; bir yüksek mahkeme rahibi (Katoliklik)

CHANCE : English Turkish

n. olasılık, ihtimal, şans, kısmet, tesadüf, tâlih, baht, fırsat, imkân; riziko, risk

CHANCE : English Turkish

v. riske girmek, göze almak, denemek, şans eseri olmak, tesadüfen olmak

CHANCE : English Turkish

adj. şans eseri olan, şans, tesadüfi