English Turkish
CHARACTERLESS : English Turkish
adj. karaktersiz, ahlaksız
CHARACTEROLOGIC : English Turkish
adj. karakter bilimine ait, karakteroloji ile alakalı
CHARACTEROLOGICAL : English Turkish
adj. karakter bilimine ait, karakteroloji ile alakalı
CHARACTEROLOGICALLY : English Turkish
adv. karakteroloji (karakter bilimi) vasıtasıyla
CHARACTEROLOGIST : English Turkish
n. karakterolojide uzmanlaşmış kimse, karakter gelişimi üzerine incelemeler yapan kimse
CHARACTEROLOGY : English Turkish
n. karakteroloji, karakter bilimi (gelişimi, tipleri, vb.)
CHARACTERS PER INCH : English Turkish
İnç Başına Karakter, bir yazıcı puntosunun küçüklük ölçüsü
CHARACTERS PER SECOND : English Turkish
Saniye Başına Karakter, veri aktarımı hızı oranı (Bilgisayar), CPS
CHARACTERY : English Turkish
n. anlamı ifade etmek için harf ve sembolleri kullanma
CHARACTONYM : English Turkish
n. kişiliğine tamamen uyan hayali bir karakterin adı (ör. Charles Dickens'ın hikayelerindeki pinti birisi olan Scrooge (Cimri))
CHARADE : English Turkish
n. sessiz sinema oyunu, maskaralık
CHARAS : English Turkish
n. haşhaş, Hint keneviri, Hint kenevirinin yaprak ve çiçekleri (uyuşturucu madde olarak kullanılan)
CHARBROIL : English Turkish
v. mangalda pişirmek, mangalda ızgara yapmak
CHARCOAL : English Turkish
n. kömür, mangal kömürü, karakalem, karakalem resim
CHARCOAL BURNER : English Turkish
n. kömür yakıcı, kömürcü
CHARCOAL DRAWING : English Turkish
n. karakalem resim
CHARCOAL PENCIL : English Turkish
karakalem
CHARCOT : English Turkish
n. bir soyadı (Fransızca)
CHARCUTERIE : English Turkish
n. (Fransızca) soğuk dilimler, pişirilmiş soğuk et dilimleri (salam, hindi, ciğer salamı, bolonya, jambon gibi), hazır yemek etler; soğuk etler üzerine uzmanlaşmış hazır gıda mağazası
CHARD : English Turkish
n. pazı (sebze)
CHARDONNAY : English Turkish
n. chardonnay üzümlerinden yapılan sek beyaz şarap; beyaz üzüm çeşidi
CHARE : English Turkish
n. dar sokak, dar yol, geçit; günlük iş, rutin görev
CHARGE : English Turkish
n. yükleme, şarj etme, yük; doluluk miktarı, doz; ipotek, talep; masraf, ücret; görev, yükümlülük, sorumluluk, nezaret; hapis, gözaltı; emir, talimat; suçlama, iddia, hücum, saldırı
CHARGE : English Turkish
v. yüklemek, doldurmak, itham etmek, şarj etmek, ödetmek, kredi kartından almak; sorumlu tutmak; uyarmak, tembihlemek, bilgi vermek, aydınlatmak, suçlamak, üzerine atmak, saldırmak, hücum etmek
CHARGE A BATTERY : English Turkish
ir bataryayı şarj etmek, bir bataryaya enerji vermek, enerji depolama hücresini yeniden enerji ile yüklemek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani