English Turkish
DECENNIALLY : English Turkish
adv. on yılda bir, on yıllık sürede
DECENNIUM : English Turkish
n. on yıllık süre, on yıllık dönem
DECENT : English Turkish
adj. terbiyeli, nazik, edepli, saygın, hoşgörülü, iyi kâlpli, alçakgönüllü; uygun, yeterli; iyi; adam gibi
DECENT LANGUAGE : English Turkish
terbiyeli dil, uygun dil, hakaret edici olmayan dil
DECENTER : English Turkish
v. merkezsizleştirmek, merkezden uzaklaştırmak; dış merkezli yapmak; (optikte) bir merceği görme ekseninin merceğin optik merkezinden geçmeyeceği şekilde yapmak veya tasarlamak
DECENTLY : English Turkish
adv. terbiyeli bir biçimde, hoşgörüyle; adam gibi (Argo); iyi
DECENTRALISATION : English Turkish
n. ademi merkeziyet, idari yetkilerin (merkezi otoriteye ait olan) yerel yönetimler arasında dağıtılması, (ayrıca decentralization)
DECENTRALISE : English Turkish
v. sorumluluğu dağıtmak, idari yetkileri (merkezi otoriteye ait olan) yerel yönetimler arasında dağıtmak, (ayrıca decentralize)
DECENTRALISED : English Turkish
adj. dağıtılmış, dağınık, paylaştırılmış; yerel yönetimler arasında devredilmiş idari yetkiler (merkezi otoriteye ait olan); merkezden çekilmiş (ayrıca 'decentralized')
DECENTRALISM : English Turkish
n. sorumluluğu dağıtma, ademi merkeziyetçilik, idari yetkilerin dağıtımı; dağılım
DECENTRALIST : English Turkish
n. ademi merkeziyetçi, ademi merkeziyetçilik savunucusu
DECENTRALIZATION : English Turkish
n. sorumluluğun dağıtılması; merkezden yönetilmeme
DECENTRALIZE : English Turkish
v. bağımsız yönetime geçmek
DECENTRALIZED : English Turkish
adj. dağıtılmış, dağınık, paylaştırılmış; yerel yönetimler arasında devredilmiş idari yetkiler (merkezi otoriteye ait olan); merkezden çekilmiş (ayrıca 'decentralised')
DECENTRALIZED COMPUTERIZATION : English Turkish
n. dağıtık bilgisayarlaşma, bir kurumun bilgisayarla işleten görevlerinin yerel olarak dağıtma yöntemi (kurumun bilgisayar merkezi aracılığı ile olmayan)
DECENTRE : English Turkish
v. merkezi kaydırmak, merkez dışında bırakmak; dış merkezli yapmak
DECEPTION : English Turkish
n. kandırma, aldatma, dalavere, hile, aldanma; ayartma; kanma; utanç
DECEPTIVE : English Turkish
adj. aldatıcı, aldatan
DECEPTIVELY : English Turkish
adv. aldatarak, yanıltıcı bir şekilde, hilekarlıkla, kandırma niyeti ile
DECEPTIVENESS : English Turkish
n. aldatıcılık, hilekarlık, namussuzluk, hainlik
DECEREBRATE : English Turkish
v. beynini çıkartmak, beyin çıkarılmasına neden olmak; beyni ameliyatla almak (deney hayvanında), beyin sapını kesmek (hayvanın); beyni ameliyatla alarak beyinsel fonksiyonlarının ortadan kaldırılması; beyinsel faaliyetleri yerine getirmemek
DECEREBRATE : English Turkish
adj. bilinç kaybı olan, beyinsel fonksiyonlar kaybı olan; zekası eksik olan
DECEREBRATE : English Turkish
n. beyni çıkartılan hayvan, beyni çıkartılmış olan hayvan; beyin yaralanması nedeniyle beyni çıkartılmış hayvanlara özgü davranışlar sergileyen kimse
DECEREBRATION : English Turkish
n. beyin çıkartma, beynin ameliyatla alınması, beyin sapını kesme (hayvanın)
DECEREBRISE : English Turkish
v. deserebre, beynini çıkartmak, beyin çıkarılmasına neden olmak; beyni ameliyatla almak (deney hayvanında), beyin sapını kesmek (hayvanın); beyni ameliyatla alarak beyinsel fonksiyonlarının ortadan kaldırılması; beyinsel faaliyetleri yerine getirmemek (ayrıca decerebrize)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani