English Turkish
DOORKNOB : English Turkish
n. kapı kolu, kapı tokmağı
DOORKNOCKER : English Turkish
n. kapı tokmağı
DOORMAN : English Turkish
n. kapıcı
DOORMAT : English Turkish
n. paspas, kapı paspası; kendini ezdiren ve şikâyetçi olmayan kimse
DOORNAIL : English Turkish
n. iri kafalı çivi, büyük bir başı olan ve eskiden kapıları güçlendirmek veya süslemek için kullanılmış olan bir çivi türü
DOORPLATE : English Turkish
n. kapı isim plâkası
DOORPOST : English Turkish
n. kapı dikmesi
DOORS : English Turkish
n. Doors, The Doors, ünlü Amerikalı rock and roll müzik grubu
DOORSILL : English Turkish
n. kapı eşiği, kapı traversi, bir kapının düşük yatay bölümü
DOORSTEP : English Turkish
n. eşik
DOORSTONE : English Turkish
n. kapı taşı, kapı eşiği taşı, kapı eşiğini oluşturan taş, eşik görevi gören taş
DOORSTOP : English Turkish
n. kapı tamponu, kapı durdurucusu, kapının açık kalmasını sağlayan küçük bir aparat; kapının duvara çarpmasını engelleyen aparat
DOORSTOPPER : English Turkish
n. kapı tamponu, kapı durdurucusu, kapının açık kalmasını sağlayan küçük bir aparat
DOORWAY : English Turkish
n. kapı aralığı; giriş, başlangıç, antre
DOORYARD : English Turkish
n. avlu, ön bahçe
DOOZIE : English Turkish
n. muhteşem veya olağanüstü şey, eşsiz şey, türünün harikulade bir örneği olan şey
DOOZY : English Turkish
n. muhteşem veya olağanüstü şey, eşsiz şey, türünün harikulade bir örneği olan şey
DOOZY OF A FIND : English Turkish
(Gayriresmî) büyük bulgu; muhteşem pazarlık; önemli keşif, önemli buluş
DOP : English Turkish
"declaration of principles (ilkeler beyannamesi)", inançlar veya temel gerçekler bildirisi, niyet veya amaç beyanı
DOPAMINE : English Turkish
n. dopamin, hareket ve duyguyu düzenlemek için beyin ile birlikte çalışan sinir taşıyıcısı (Biyokimya)
DOPAMINERGIC : English Turkish
adj. dopaminerjik, dopamin (bir sinir ileticisi türü
nöronlar arasında kimyasal simyaller taşır) ile harekete geçen, dopamin ile faalleştirilen veya aktarılan
DOPE : English Turkish
n. çiriş, doping, uyuşturucu madde, esrar; bilgi, yanıltıcı bilgi; macun; dinamit yapımında kullanılan madde, dümen, dolap; salak, sersem, cila, vernik
DOPE : English Turkish
v. çirişlemek, verniklemek, doping yapmak, uyuşturucu vermek, uyarıcı vermek; çözüm bulmak, üstesinden gelmek; önceden kestirmek, tahmin etmek
DOPE ADDICT : English Turkish
n. hapçı, esrarkeş
DOPE ADDICTION : English Turkish
n. uyuşturucu bağımlılığı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani