English Turkish
DROP IN TEMPERATURES : English Turkish
sıcaklıklarda düşüş, ısı seviyelerinde düşme
DROP IN THE BUCKET : English Turkish
devede kulak, okyanusta bir damla, çok küçük bir miktar, aşırı derecede küçük miktar
DROP IN THE OCEAN : English Turkish
okyanusta bir damla, devede kulak, çok küçük bir miktar, aşırı derecede küçük miktar; herhangi bir ilerleme sağlamak için çok az olan miktar
DROP INTO A HABIT : English Turkish
v. alışkanlık edinmek, alışmak
DROP IT : English Turkish
v. kes şunu, bırak, yapma, yeter artık
DROP IT! : English Turkish
oşver!, unut gitsin!, bırak şunu artık!, yeter!; kapat şu konuyu artık!, bırak onu! (silah vs)
DROP KICK : English Turkish
top sektikten sonra yapılan vuruş
DROP LEAF : English Turkish
n. açma kapak, bir masa uzantısının sonundan bulunan ve kullanılmadığı zamanlarda katlanan açılır kapanır pano
DROP LETTER : English Turkish
postrestant
DROP LIGHT : English Turkish
n. asma lamba, bir çalışma alanının üzerinden sarkıtılan elektrikli ışık
DROP LIKE A HOT POTATO : English Turkish
ağları koparmak, başından savmak, ilişki kesmek, çabucak kurtulma, hemen başından defetmek
DROP ME A LINE : English Turkish
ana birkaç cümle yaz, bana kısa bir mektup yaz
DROP OF RAIN : English Turkish
yağmur damlası
DROP OF WATER : English Turkish
n. su damlası
DROP OFF : English Turkish
v. düşmek, azalmak, gerilemek, eksilmek, uyuyakalmak, uykuya dalmak, boşaltmak, indirmek
DROP OFF : English Turkish
sessizce ayrılmak, sıvışmak, ortadan kaybolmak; azalmak, daha az olmak; uyuyakalmak, uykuya dalmak
DROP OFF : English Turkish
ırakmak, vermek, bir şeyi teslim etmek (örneğin; "On my way home I can drop off the letter at the post Office {Mektupları eve dönerken yolumun üzerinde postaneye bırakabilirim}"); bir kimseyi araçla taşımak, bir kimseyi bir yere kadar araçla götürmek ("You don't have to take the bus, you live close to you so I will drop you off on my way {Otobüsle gitmek zorunda değilsin, zaten bana yakın oturuyorsun, seni yolumun üzerinde bırakabilirim}")
DROP ON : English Turkish
v. karşılaşmak, rastlaşmak, rast gelmek
DROP ONE'S AITCHES : English Turkish
v. h harfini söyleyememek
DROP OUT : English Turkish
ayrılmak, çıkmak, bırakmak, okulu bırakmak
DROP OUT OF A RACE : English Turkish
yarıştan ayrılmak, yarıştan çekilmek, yarıştan düşmek
DROP SCENE : English Turkish
son perde, final
DROP SEAT : English Turkish
n. açılır kapanır koltuk
DROP SHIPMENT : English Turkish
imalatçının perakendeciye doğrudan mal sevk etmesi
DROP SHUTTER : English Turkish
n. indirme panjuru, indirme kepengi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani