Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
FACTUALISM : English Turkish

n. realizm, gerçekçilik, gerçeklere dayalı olma

FACTUALITY : English Turkish

n. gerçeklere dayalı olma durumu; gerçek, doğru; gerçeklik, özgünlük

FACTUALLY : English Turkish

adv. gerçekle ilgili surette

FACTUALNESS : English Turkish

n. gerçeklere dayalı olma durumu, gerçeklik

FACTUM : English Turkish

n. iş, eylem, fiil (Latince); gerçek, durum; bir davada gerçeklerin durumu (Hukuk)

FACTURE : English Turkish

n. inşaa, bina yapma, yapım işlemi, yapım süreci (birşeyi)

FACULA : English Turkish

n. güneş yüzeyindeki parlak leke (Astronomi)

FACULAR : English Turkish

adj. güneş yüzeyindeki parlak lekeye ilişkin (Astronomi)

FACULTATIVE : English Turkish

adj. seçmeli, isteğe bağlı, zorunlu olmayan, ihtiyari

FACULTATIVE SUBJECT : English Turkish

n. seçmeli ders

FACULTY : English Turkish

n. yetenek, kabiliyet, beceri, allah vergisi, yeti, fakülte, ayrıcalık, imtiyaz, yetki, yapma özgürlüğü

FACULTY ADVISER : English Turkish

fakülte danışmanı, rehber öğretmen, öğrencilere akademik tavsiyelerde bulunan fakülte veya kolej veya üniversite üyesi

FACULTY OF AGRICULTURE : English Turkish

ziraat fakültesi, bir üniversitenin ziraatle ilgili bölümü

FACUNDITY : English Turkish

n. belagat, konuşma sanatı, akıcı ve uygun konuşma tarzı

FAD : English Turkish

n. moda (geçici), heves, çılgınlık, merak, gariplik, tuhaflık

FADABLE : English Turkish

adj. solma sararma eğiliminde olan, solan, sararan

FADDILY : English Turkish

adv. modaya uygun olarak, modaya uygun bir şekilde

FADDINESS : English Turkish

n. görünür bir sebep olmaksızın belirli şeylerden hoşlanma veya hoşlanmama eğilimi

FADDISH : English Turkish

adj. modaya meraklı, heveslenen, heves gibi olan

FADDISHLY : English Turkish

adv. modaya uygun olarak, modaya uygun bir şekilde

FADDISHNESS : English Turkish

n. görünür bir sebep olmaksızın belirli şeylerden hoşlanma veya hoşlanmama

FADDIST : English Turkish

n. heveslenerek bir şeyler yapan kimse, garip merakları olan kimse

FADDLE : English Turkish

n. "fiddle faddle" (falan felan) (saçmalık, ıvır zıvır) ifadesinin bir bölümü

FADDY : English Turkish

adj. heves eden, garip hevesleri olan

FADE : English Turkish

v. solmak, uçmak, rengi atmak, rengi solmak, gözden kaybolmak, unutulup gitmek, zayıflamak, güçten düşmek, gevşemek, sıvışmak, kaçmak, soldurmak, açmak, zayıflatmak, karartmak