Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
FOREIGNNESS : English Turkish

n. yabancılık, ecnebilik

FOREJUDGE : English Turkish

v. önyargıda bulunmak

FOREJUDGEMENT : English Turkish

n. önyargı

FOREJUDGER : English Turkish

n. önceden hüküm verip karara bağlayan kimse, önceden kararlaştıran kimse

FOREJUDGMENT : English Turkish

n. önyargı

FOREKNEW : English Turkish

v. önceden bilmek

FOREKNOW : English Turkish

v. önceden bilmek

FOREKNOWLEDGE : English Turkish

n. önbilgi, önceden bilme

FORELADY : English Turkish

n. iş başındaki kadın, sorumlusu olan kadın (bir projenin, insan grubunun, vb.); bir jürinin lideri olan kadın

FORELAND : English Turkish

n. burun, çıkıntı

FORELEG : English Turkish

n. önayak, kol

FORELIMB : English Turkish

n. bir hayvanın ön bacağı

FORELOCK : English Turkish

n. perçem, kâkül

FORELOOK : English Turkish

v. zamanın ilerisine bakmak, önceden bakmak; ileriye bakmak, geleceğe bakmak, sabırsızlıkla beklemek, dört gözle beklemek

FOREMAN : English Turkish

n. ustabaşı, kolbaşı, jüri sözcüsü

FOREMAN OF THE JURY : English Turkish

jüri lideri, jüri sözcüsü, bir hukuki suç davasının son hükmüne karar verecek olan jürilerin başında duran kimse

FOREMANSHIP : English Turkish

n. yöneticinin pozisyonu; bir jürinin liderliği

FOREMAST : English Turkish

n. pruva direği

FOREMENTIONED : English Turkish

adj. adı geçen, yukarda belirtilen, daha önce belirtilen, daha önce bahsedilen, yukarda bahsedilen; zaten bahsedilmiş; tartışmada daha önce bahsi geçen

FOREMOST : English Turkish

adj. önde gelen, en önemli, baş

FOREMOST : English Turkish

adv. başta, ilkönce

FOREMOTHER : English Turkish

n. kadın ata

FORENAME : English Turkish

n. isim, ön ad

FORENAMED : English Turkish

adj. daha önceden bahsedilen, daha önce adı konulan, yukarda adı geçen, daha önce söylenen

FORENOON : English Turkish

n. öğleden evvel