Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
FRUIT SALAD : English Turkish

meyve salatası, üniformada nişanların takıldığı yer

FRUIT SUGAR : English Turkish

meyve şekeri, fruktoz, meyvelerde ve balda bulunan şeker

FRUIT TREE : English Turkish

meyve ağacı

FRUITAGE : English Turkish

n. meyve verme, sonuç verme; meyveler; sonuç, ürün

FUELED : English Turkish

adj. yakıtı olan, yakıt ile doldurulmuş

FUELER : English Turkish

n. yakıt sağlayan kimse, yakıt tedarik eden kimse; yakıt sağlayan şey

FUELING : English Turkish

n. yakıt doldurma, yakıt ile doldurma

FUELLED : English Turkish

adj. yakıtı olan, yakıtı sağlanmış olan, yakıtlı; uyarılmış

FUELLER : English Turkish

n. yakıt sağlayan kimse, yakıt tedarik eden kimse; yakıt sağlayan şey

FUELLING : English Turkish

n. yakıt doldurma, yakıt ile doldurma, yakıt tedarik etme

FUG : English Turkish

n. ağır hava, havasız ortam

FUGACIOUS : English Turkish

adj. geçici, kısa ömürlü, uçucu

FUGACITY : English Turkish

n. fugasite, erken solma eğilimi, erken dökülme eğilimi (Botanik); geçicilik

FUGAL : English Turkish

adj. fugal, füg ile ilgili (müzik kompozisyonu türü)

FUGGY : English Turkish

adj. havasız, ağır havalı

FUGITIVE : English Turkish

n. kaçak, firari, mülteci

FUGITIVE : English Turkish

adj. kaçak, kaçan, çabuk geçen, geçici, kısa ömürlü

FUGITIVE OFFENDER : English Turkish

kaçak suçlu, kaçan suçlu

FUGITIVE PRISONER : English Turkish

kaçak tutuklu, kaçak mahkum, kaçak hükümlü

FUGITIVELY : English Turkish

adv. çabuk geçen bir şekilde, kaçak bir şekilde; geçici bir şekilde, kısa süreli bir şekilde

FUGLE : English Turkish

v. fugle, (Eski Kullanım) örnek veya rehber olarak hareket etmek; sinyal vermek

FUGLEMAN : English Turkish

n. politik lider, lider

FUGUE : English Turkish

n. füg [müz.]

FUGUE : English Turkish

v. füg bestelemek, füg icra etmek

FUHRER : English Turkish

n. diktatör, lider