Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
FULFILLED A PRECEPT : English Turkish

talimatı yerine getirdi, emre itaat etti

FULFILLED HIMSELF : English Turkish

kendini gerçekleştirdi, kişisel memnuniyete ulaştı, arzularını gerçekleştirdi

FULFILLED HIS DUTY : English Turkish

görevini tamamladı, yükümlülüklerini yerine getirdi, sorumluluklarını yerine getirdi, görevlerini yerine getirdi

FULFILLED HIS MISSION : English Turkish

misyonunu tamamladı, görevini yerine getirdi, görevini yaptı, amacını gerçekleştirdi

FULFILLED HIS OBLIGATION : English Turkish

yükümlülüğünü yerine getirdi, sorumluluğunu gerçekleştirdi, görevini tamamladı

FULFILLED HIS REQUEST : English Turkish

dileğini gerçekleştirdi, isteğini yerine getirdi, talebini gerçekleştirdi, istediğini yaptı

FULFILLED HIS WISHES : English Turkish

arzularını gerçekleştirdi, isteğini yerine getirdi, arzusunu yerine getirdi, istediği verildi

FULFILLED THE TASK : English Turkish

görevini tamamladı, işini yaptı, görevini yerine getirdi, amacını gerçekleştirdi

FULFILLER : English Turkish

n. yerine getiren kimse, tamamına erdiren kimse; tatmin eden kimse; bir eylemi gerçekleştiren kimse, sonuçlandıran kimse; gerçekleştiren kimse; beklentileri karşılayan kimse; tamamlayan kimse

FULFILLING : English Turkish

adj. doyurucu, tatmin edici, memnuniyet verici

FULFILLING : English Turkish

n. yerine getirme, gerçekleştirme, başarma, idrak etme

FULFILLING A DUTY : English Turkish

görevi yerine getirme, yükümlülüğü gerçekleştirme, sorumluğunu yerine getirme, görevi tamamlama

FULFILLING HIS WISHES : English Turkish

arzularını yerine getirmek, dileklerini gerçekleştirme

FULFILLMENT : English Turkish

n. yerine getirme, yapma, tamamlama

FULFILLMENT OF WISHES : English Turkish

arzularını yerine getirme, isteklerini gerçekleştirme

FULGENT : English Turkish

adj. parlak, görkemli

FULGOR : English Turkish

n. ihtişam, parlaklık, görkem, aydınlık

FULGURANT : English Turkish

adj. şimşek gibi parlayan, parlak, ışıl ışıl

FULGURATE : English Turkish

v. şimşeğe benzer şekilde çakmak, şimşek gibi aydınlatmak; elektrik kullanarak yok etmek (tümör, vs. gibi)

FULGURATING : English Turkish

adj. şimşek gibi, keskin, acı veren (ağrı hakkında)

FULGURATION : English Turkish

n. ışık tutma, yakma

FULGURITE : English Turkish

n. fulgurit, yıldırımın neden olduğu kaya veya kumda bulunan boru şeklindeki oluşum

FULIGINOUS : English Turkish

adj. kurumlu, isli, dumanlı; isten kararmış, koyu; koyu renkte olan

FULL : English Turkish

v. yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek

FULL : English Turkish

adj. dolu, tam, tok, etine dolgun, balıketi, bol, geniş, meşgul, öz, elinden gelenin en iyisi, son