Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
FURTHER ON : English Turkish

adv. ötede

FURTHER PARTICULARS : English Turkish

n. ayrıntılar

FURTHER PEACE : English Turkish

arışın ilerlemesini sağlamak, barışı desteklemek

FURTHER TO : English Turkish

ötesinde, devamı; ardından

FURTHER TO OUR LETTER : English Turkish

mektubumuza ek olarak, mektubumuzda yazılanlara ek olarak, mektubumuza müteakip

FURTHER-FETCHED : English Turkish

ihtimal dışı, olası olmayan, umulmayan; defalarca abartılmış

FURTHERANCE : English Turkish

n. yardım, ilerletme

FURTHERING : English Turkish

n. devam ettirme, ilerleme, terfi, yardım, teşvik etme

FURTHERMORE : English Turkish

adv. ayrıca, bundan başka, üstelik

FURTHERMOST : English Turkish

adj. en uzak, en ilerideki, uçtaki

FURTHEST : English Turkish

adj. en uzak, en çok, en fazla, azami

FURTIVE : English Turkish

adj. sinsi, kaçamak, kaçamaklı, kaçak, hırsızlama, gizli

FURTIVE GLANCE : English Turkish

kaçamak bakış, hızlı göz atıverme, hızlı ve gizlice yapılmış olan bakış

FURTIVELY : English Turkish

adv. gizlice, sinsice

FURTIVENESS : English Turkish

n. sinsilik, gizlilik

FURUNCLE : English Turkish

n. çıban, kızışma, iltihaplanmış yara

FURUNCULAR : English Turkish

adj. çıbanları olan, kan çıbanları olan, fronkülleri olan, apseli

FURUNCULOSIS : English Turkish

n. furonküloz, çıbanlar ile karakterize edilen hastalık (Tıp)

FURUNCULOUS : English Turkish

adj. fronkülle ilgili, çıbanla ilgili, iltihaplanmış yara ile ilgili

FURY : English Turkish

n. öfke, hiddet, sinir, gazap, kızma, çılgınlık, kızgın kadın, kızgınlık, şirret kadın, yılan saçlı tanrıça, yılan saçlı üç tanrıçadan biri

FURZE : English Turkish

n. karaçalı

FURZY : English Turkish

adj. karaçalı ile kaplı

FUSCOUS : English Turkish

adj. koyu, gri-kahverengi, koyu renkli

FUSE : English Turkish

n. sigorta, fünye, fitil, tapa

FUSE : English Turkish

v. eritmek, kaynaştırmak, yanmak, atmak, erimek, kaynaşmak, tapa koymak