Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
GET OFF ON THE WRONG FOOT : English Turkish

kötü başlamak, kötü bir başlangıç yapmak, keyifsiz veya başarısız bir şekilde başlamak

GET OFF ONE'S BACK : English Turkish

irinden kurtulmak, (Argo) bir kişiyi sinirlendirmeyi veya rahatsız etmeyi bırakmak

GET OFF ONE'S TROLLEY : English Turkish

aydan çıkmak, çıldırmak

GET OFF SCOT FREE : English Turkish

v. sağ salim kurtulmak, yakayı sıyırmak

GET OFF WITH A FRIGHT : English Turkish

v. dehşet içinde kaçıp kurtulmak

GET OFF WITH A SCRATCH OR TWO : English Turkish

irkaç sıyrıkla kurtulmak, bir durumdan genel olarak zararsız bir şekilde çıkmak

GET OLD : English Turkish

ihtiyarlamak, yaşlanmak

GET ON : English Turkish

v. binmek, ayağa kalkmak, doğrulmak

GET ON : English Turkish

v. iyi gitmek, ilerlemek, gelişmek; başarmak, iyi idare etmek; aynı fikirde olmak

GET ON : English Turkish

v. binmek, bindirmek; otobüse trene veya uçağa binmek (örneğin, "O trene 40 dakika önce bindi")

GET ON ONE'S NERVES : English Turkish

sinirine dokunmak, sinirini bozmak, sinir bozmak, sinir etmek

GET ON SMB.'S NERVES : English Turkish

v. sinirine dokunmak, asabını bozmak

GET ON SOMEONE'S CASE : English Turkish

irisiyle uğraşmak, (Argo) birinin canını sıkmak, birini taciz etmek

GET ON THE BALL : English Turkish

çok uğraşmak(Argo) çok gayret sarf etmek, çaba göstermek

GET ON THE BAND-WAGON : English Turkish

çoğunluğun görüşüne katılmak, bir amaca katılmak, çoğunluğa katılmak

GET ON THE GRAVY TRAIN : English Turkish

kolay para kazanmak, kolayca yükselmek, köşe dönmek

GET ON THE SHELF : English Turkish

v. dansa kaldırılmamak

GET ON TO : English Turkish

anlamaya başlamak

GET ON WELL WITH : English Turkish

iyi geçinmek, dostça ilişkide olmak, arası iyi olmak

GET ON WITH : English Turkish

işini sürdürmek, devam etmek, kaldığı yerden başlamak

GET ONE DOWN : English Turkish

hevesini kırmak, yıldırmak, moralini bozmak (Resmi olmayan)

GET ONE'S ACT TOGETHER : English Turkish

toparlamak, çeki düzen vermek, kendine hakim olmak, kendi çabalarıyla başarmak, kendini toparlamak, kendini yenilemek

GET ONE'S BEARINGS : English Turkish

v. yolunu bulmak, yönünü belirlemek

GET ONE'S CARDS : English Turkish

işten atılmak, pasaportu eline verilmek

GET ONE'S CLAWS INTO : English Turkish

kancayı takmak, aklını bozmak