Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
GRAPNEL : English Turkish

n. kanca, çengel, filika demiri, borda kancası, dörtlü kanca

GRAPPA : English Turkish

n. grappa, bir brendi çeşidi

GRAPPLE : English Turkish

n. kanca, çengel, filika demiri, sarılma, göğüs göğüse savaş

GRAPPLE : English Turkish

v. yakalamak, tutmak, bağlamak, boğuşmak, uğraşmak, kanca ile tutunmak, filika demiri kullanmak

GRAPPLE WITH A PROBLEM : English Turkish

v. bir problemle uğraşmak, bir sorunla uğraşmak

GRAPPLER : English Turkish

n. cebelleşen kimse, mücadele eden kimse, boğuşan kimse; kanca, çengel; yakalamak ve tutmak için kullanılan birkaç çengelden oluşan alet

GRAPPLING : English Turkish

n. cebelleşme, mücadele etme; boğuşma; saldırma; yakalama ve tutma (Güreş)

GRAPPLING HOOK : English Turkish

n. kanca, çengel, filika demiri

GRAPPLING IRON : English Turkish

kanca, çengel, filika demiri

GRAPY : English Turkish

adj. üzüm bağı ile ilgili, üzümle ilgili, asma ile ilgili; üzüme benzeyen, üzün tadında olan; üzüm içeren

GRAS : English Turkish

genellikle güvenilir kabul edilen, zararsız, sağlığa zararı olmayan (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi tarafından güvenilir olarak kabul edilen gıda katkı maddelerine tahsis edilen etiket)

GRASP : English Turkish

n. tutma, sımsıkı tutma, kavrama, idrak, kabza, anlama

GRASP : English Turkish

v. kapmak, tutmak, yakalamak, kavramak, anlamak

GRASP ALL LOSE ALL : English Turkish

az tamah çok ziyan getirir, tam da her şeyi anladığını düşündüğün zaman ne kadar az bildiğini anlarsın

GRASP AT : English Turkish

atlamak, uzanmak, ümit bağlamak, seve seve kabul etmek

GRASP IN THE HAND : English Turkish

v. avuçlamak

GRASP THE NETTLE : English Turkish

zorluklara göğüs germek, sorunlarla yüzleşmek, zor durumlarla mücadele etmek

GRASPABLE : English Turkish

adj. kavranabilir, kapılabilir; makul, anlaşılabilir

GRASPED : English Turkish

adj. kavranmış olan, kapılmış olan

GRASPER : English Turkish

n. kavrayan kimse, kapan veya zorla alan kimse, açgözlü kimse

GRASPING : English Turkish

adj. açgözlü, doyumsuz, gözü aç

GRASPINGLY : English Turkish

adv. kavrayarak, açgözlü bir şekilde; paragöz bir biçimde

GRASPINGNESS : English Turkish

n. tamahkarlık, açgözlülük, para hırsı

GRASS : English Turkish

n. ot, çim, çimen, çayır, otlak, esrar, marihuana

GRASS : English Turkish

v. otlatmak, çim kaplamak, çayıra salmak, çimlere yaymak, yere sermek, vurmak (kuş), otlamak, ot yemek, ele vermek, ihbar etmek