Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
GROCERYMAN : English Turkish

n. bakkal, bakkalda çalışan kimse

GROCETERIA : English Turkish

n. selfservis bakkal, bakkal

GROETE : English Turkish

n. Groete, soyadı; Gerhard Groete (
1384), Hollandalı yazar ve dini lider, Ortak Yaşam Kardeşleri tarikatının kurucusu

GROG : English Turkish

n. alkol ve sudan oluşan içki

GROG : English Turkish

v. sulu alkol içmek

GROGGILY : English Turkish

adv. sendeleyen bir şekilde, bitkin bir şekilde; sarsak bir şekilde, sarsıntılı bir şekilde; sersemlemiş bir biçimde, uyuşuk bir halde

GROGGINESS : English Turkish

n. sarhoşluk, sendeleme, ayakta duramama, halsizlik, dizleri tutmamak

GROGGY : English Turkish

adj. sarhoş, sendeleyen, yalpalayan, halsiz, ayakta duramayan

GROGSHOP : English Turkish

n. meyhane, bar

GROIN : English Turkish

n. kasık, kemer pervazı

GROINED : English Turkish

adj. pervazlı, kuşaklı, çapraz

GROK : English Turkish

v. tüm benliğiyle anlamak, (Resmi olmayan) sezgisel bir şekilde tamamen anlamak, ayrıntılı bir şekilde anlamak

GROMMET : English Turkish

n. ip simit, örme halka, kopça gözü

GROOM : English Turkish

n. seyis, damat, güvey, saray uşağı

GROOM : English Turkish

v. tımar etmek, taramak, bakmak, yetiştirmek, hazırlamak, giyinmek, çeki düzen vermek

GROOM OF THE BEDCHAMBER : English Turkish

n. kralın hizmetlisi

GROOMED : English Turkish

adj. ilgilenilmiş, bakılmış

GROOMER : English Turkish

n. tımarcı kimse, at tımar eden kişi veya şey; mekanik olarak at tımar eden alet

GROOMING : English Turkish

n. tımar

GROOMSMAN : English Turkish

n. sağdıç

GROOVE : English Turkish

n. yiv, oluk, çizgi, saban izi, adet, gelenek, mükemmel şey, harika şey

GROOVE : English Turkish

v. oluk açmak, yiv açmak, çizmek, alay etmek, uğraşmak, dalmak

GROOVED : English Turkish

adj. oluklu, yivli

GROOVY : English Turkish

adj. geleneksel, klişeleşmiş, modaya uygun, modern, harika

GROPE : English Turkish

v. el yordamıyla aramak, yoklamak, ellemek, okşamak