Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
HALLUX : English Turkish

n. halüks, ayak başparmağı, ayağın içteki parmağı (insanın veya diğer primatların)

HALLWAY : English Turkish

n. hol, koridor

HALM : English Turkish

n. sap, saman

HALO : English Turkish

n. hale, ayla, ışık halkası, ülkü

HALOED : English Turkish

adj. haleli, ışıkla çevrili

HALOGEN : English Turkish

n. halojen, madenlerle birleşince tuz verebilen element

HALOGEN LAMP : English Turkish

halojen lâmba

HALOGENATE : English Turkish

v. halojenlemek, halojenle birleşmek

HALOGENOID : English Turkish

adj. halojenid, halojene benzeyen (kimyasal elementler sınıfı)

HALOGENOUS : English Turkish

adj. halojenli, halojene ait veya ilgili (kimyasal elementler sınıfı)

HALOID : English Turkish

n. halojenle oluşan tuz

HALOID : English Turkish

adj. halojenli, halojenimsi

HALOPHILE : English Turkish

n. halofil, büyümesi için tuz açısından zengin bir ortama ihtiyacı olan organizma

HALOPHILIC : English Turkish

adj. halofilik, büyümesi için tuz açısından zengin bir ortama ihtiyacı olan (organizmanın)

HALOPHILOUS : English Turkish

adj. tuzcul, büyümesi için tuz açısından zengin bir ortama ihtiyacı olan (organizmanın)

HALOTHANE : English Turkish

n. halotan, genel anestezik olarak kullanılan kimyasal madde

HALT : English Turkish

n. durma, duraksama, mola yeri, küçük istasyon

HALT : English Turkish

v. durdurmak, durmak, duraksamak, tereddüd etmek, topallamak, aksamak, bocalamak, tökezlemek, sendelemek

HALT : English Turkish

interj. dur

HALT A DECLINE : English Turkish

gerilemeyi durdurma, bir şeyin kötüye gitmesini durdurma

HALT A PROCESS : English Turkish

işlemi durdurma, süreci durdurma

HALT OF NUCLEAR TESTING : English Turkish

nükleer denemeleri durdurma, nükleer denemeleri kesme

HALT TALKS : English Turkish

görüşmeleri durdurma, müzakereleri sonlandırma

HALTER : English Turkish

n. kement, yular, ip, ipe çekme, asma, boyundan bağlı bluz

HALTER : English Turkish

v. yular takmak, asmak, ipe çekmek