Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
HAUTBOY : English Turkish

n. obua

HAUTE : English Turkish

adj. (Fransızca) yüksek düzey, yüksek, üst; yüksek sınıf, modaya uygun, şık

HAUTE COUTURE : English Turkish

özel tasarım, kişiye özel tasarlanmış, moda tasarımcısı tarafından özeli bir müşteri için yapılan modern kıyafetler

HAUTE CUISINE : English Turkish

(Fransızca) kaliteli yemekler, üstün nitelikli yemekler, yemek hazırlama sanatı (özellikle Fransız mutfağı)

HAUTEUR : English Turkish

n. kibir, gurur, azamet

HAVA : English Turkish

n. Hava, kadın simi (İbranice)

HAVANA : English Turkish

n. Havana purosu

HAVANA CIGAR : English Turkish

havana purosu

HAVARTI : English Turkish

n. Havarti, Havarti peyniri, çok küçük delikleri olan kaymaklı hafif yumuşak hafif sert Danimarka peyniri

HAVARTI CHEESE : English Turkish

n. Havarti peyniri, çok küçük delikleri olan kaymaklı hafif yumuşak hafif sert Danimarka peyniri

HAVAZELET : English Turkish

n. Havazelet, kadın ismi (İbranice)

HAVDALA : English Turkish

n. havdala, Yahudilerin şabbat günü sonunda yaptıkları dini tören

HAVDALA CANDLE : English Turkish

Havdala mumu, Havdala ritüeli sırasında yakılan mum (Sebt gününün sonunda yapılan Yahudi ritüeli)

HAVDALAH : English Turkish

n. Havdalah, Sebt günün resmi olarak bittiğini işaret eden Yahudi dini ritüeli (hayır duası, şarap, mum ışığı ve baharatlar içerir)

HAVE : English Turkish

v. sahip olmak, olmak, elde etmek, almak, yapmak, etmek, kabul etmek, göz yummak, aldatmak, dolandırmak, zorunda olmak, bulunmak

HAVE : English Turkish

n. varlıklı kimse, üçkâğıt, hile, kumpas

HAVE A "SWEET TOOTH" : English Turkish

tatlı yiyeceklere düşkün olmak, tatlı yiyecekleri ve şekerlemeleri sevmek

HAVE A BABY : English Turkish

doğurmak, bebeği olmak

HAVE A BAD NAME : English Turkish

v. kötü şöhreti olmak, adı çıkmış olmak

HAVE A BAD RECORD : English Turkish

kötü tanınmak, kötü şöhreti olmak

HAVE A BAD TEMPER : English Turkish

v. huysuz olmak, asabi olmak

HAVE A BALL : English Turkish

çok eğlenmek, çılgınca eğlenmek

HAVE A BASH : English Turkish

v. girişmek, teşebbüs etmek

HAVE A BATH : English Turkish

anyo yapmak, yıkanmak, banyoda kendini yıkamak

HAVE A BEE IN ONE'S BONNET : English Turkish

takıntısı olmak, kafaya takmak