Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
HE IS FINISHED : English Turkish

onun işi bitti, bu onun sonu, bu onun için, o bitti!

HE IS LUCKY : English Turkish

o şanslı, o kısmetli, onun iyi şansı var

HE IS NOBODY'S FOOL : English Turkish

onu kimse kandıramaz, kimsenin enayisi değildir

HE IS NONE THE WORSE : English Turkish

ondan zarar gelmez, zararsızdır

HE IS NOT ALL THERE : English Turkish

onun aklı başında değil, o tam olarak normal değil, o biraz çılgın

HE IS NOT HIMSELF : English Turkish

kendinde değil, her zaman davrandığı şekilde davranmıyor

HE IS OFF HIS ROCKER : English Turkish

aklını kaçırmış, aptal, çıldırmış, normal değil,

HE IS OPPOSED : English Turkish

o
karşı, o
aleyhinde, o karşı koyuyor, o –ye karşı duruyor, o karşı tarafta duruyor

HE IS OUT : English Turkish

o dışarda, o evde değil; o burada değil, o dışarı çıktı

HE IS PRONE TO : English Turkish

-e eğilimli, o –e yatkın, eğiliminde, bir şeyi yapma itiyadında, o- için uygun

HE IS RESPONSIBLE : English Turkish

o sorumlu, o yükümlü, bu onun sorumluluğu

HE IS RIGHT : English Turkish

o haklı, söyledikleri doğru

HE IS THE ONE : English Turkish

u o, işte o, o kendisi, bu o adam

HE IS UNCONSCIOUS : English Turkish

onun şuuru yerinde değil

HE IS WORTH A MILLION : English Turkish

o çok değerli biri, o harika biri, o nadir rastlanan ve değerli biri

HE KNOWS HOW MANY BEANS MAKE UP FIVE : English Turkish

(Konuşma) o cin gibi, o aptal değil

HE KNOWS THE RIGHT PEOPLE : English Turkish

o doğru insanları tanır, yüksek mevkilerde bağlantıları var, o nüfuz sahibi insanları tanır

HE LET HIMSELF GO : English Turkish

açtı ağzını yumdu gözünü

HE MAN : English Turkish

erkek adam, güçlü adam, hoyrat adam

HE MUST : English Turkish

o
mak zorunda, o –mak mecburiyetinde,
malı

HE MUST NOT : English Turkish

o
mak zorunda değil, o
ma zorunluluğu yok, o – maya bilir

HE OWNS : English Turkish

o sahip, o –ye sahip, onun
var

HE POURED COLD WATER ON HIM : English Turkish

v. umudunu söndürmeye çalıştı, hevesini kırmaya çalıştı, cesaretini kırdı

HE QUITTED HIMSELF WELL : English Turkish

adamakıllı davrandı, uygun bir biçimde davrandı, uygun bir şekilde hareket etti

HE RAN INTO ME : English Turkish

o bana çarptı