English Turkish
INTESTABLE : English Turkish
adj. vasiyet yazmak için niteliği olmayan, vasiyet yazmak için yeterli olmayan (Hukuk)
INTESTACY : English Turkish
n. vasiyetsiz ölme, vasiyeti olmama
INTESTATE : English Turkish
n. vasiyetname bırakmadan ölen kimse
INTESTATE : English Turkish
adj. vasiyetsiz, vasiyetnamesiz
INTESTINAL : English Turkish
adj. bağırsak, bağırsaklara ait
INTESTINAL CANCER : English Turkish
ağırsak kanseri, bağırsakları etkileyen kanser hastalığı (Tıp)
INTESTINAL DISEASE : English Turkish
ağırsak hastalığı, bağırsakları etkileyen hastalık (mideden anüse kadar uzanan mide-bağırsak kanalı)
INTESTINAL TRACT : English Turkish
n. mide-bağırsak kanalı, (Anatomi) beslenmeye ait kanal, sindirim borusu, sindirim kanalı, gastrointestinal kanal, sindirim sisteminin yiyeceklerin geçtiği sindirimin gerçekleştiği ve atıkların çıkarıldığı boru şeklindeki kanalı (ağızdan anüse kadar uzanan ve yutağı, yemek borusunu, mideyi ve bağırsakları dahil eden)
INTESTINALLY : English Turkish
adv. bağırsaklar ile, bağırsaklar aracılığı ile, yolu ile, bağırsakların içinden
INTESTINE : English Turkish
n. bağırsak, iç, ülke içi
INTESTINE WAR : English Turkish
n. iç savaş
INTESTINES : English Turkish
n. bağırsaklar
INTEXTICATED : English Turkish
adj. kafası cep telefonu mesajı göndermekle veya okumakla meşgul veya dikkati dağılmış olan (araba kullanırken veya yürürken)
INTHEATER MAGAZINE : English Turkish
InTheater Magazine, Broadway şovları ve diğer tiyatro performanslarını ele alan haftalık dergi (incelemeler, haberler, ünlüler hakkında bilgi, vs. içerir)
INTHRAL : English Turkish
v. büyülemek, cezbetmek, hayran bırakmak; cazip gelmek, mest etmek; esir etmek, maruz bırakmak
INTIFADA : English Turkish
n. İntifada, İsrail işgali ve siyasi konuları protesto etmek için Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde Filistinliler ‘in ayaklanması (
1993 ve 2000'den itibaren yeniden başlamıştır)
INTIFADA : English Turkish
n. intifada, ayaklanma, isyan, başkaldırı
INTIMA : English Turkish
n. intima, iç zar (Anatomi)
INTIMACY : English Turkish
n. samimiyet, yakınlık, sıkı dostluk, cinsel ilişki
INTIMAL : English Turkish
adj. intimal, intima ile ilgili, iç zar ile ilgili (Anatomi)
INTIMATE : English Turkish
n. sırdaş, yakın arkadaş, samimi dost
INTIMATE : English Turkish
v. ima etmek, üstü kapalı söylemek, çıtlatmak, bildirmek, açıklamak
INTIMATE : English Turkish
adj. samimi, yakın, içli dışlı, sıkı fıkı, gizli, özel, kişisel, tam, ilişkisi olan, homojen
INTIMATE CONTACT : English Turkish
samimi ilişki, yakın ilişki, cinsel yakınlık, dokunma
INTIMATE CONVERSATION : English Turkish
samimi konuşma, kişisel sohbet, yüz yüze konuşma
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani