English Turkish
INVOLUNTARY LIQUIDATION : English Turkish
zorunlu tasfiye, alacaklı olan kimsenin ricası ile bir şirketin dağıtılması
INVOLUNTARY MANSLAUGHTER : English Turkish
istemsiz adam öldürme, kasıtsız öldürme, kazara olan öldürme, yanlışlıkla ölüme neden olma (Hukuk)
INVOLUNTARY MUSCLES : English Turkish
istemsiz kaslar, hareketleri bilinçli kontrol ile gerçekleşmeyen kaslar
INVOLUTE : English Turkish
adj. içeri kıvrık, tortop olmuş, karışık
INVOLUTED : English Turkish
adj. karışık, kompleks, karmaşık; içe kıvrık; doğal durumu veya şekline geri döndürülmüş
INVOLUTION : English Turkish
n. içe kıvrılma, içeri kıvrık kısım, türev, karışıklık, karmaşa
INVOLUTIONAL : English Turkish
adj. involüsyonel, dejenerasyona veya dejenerasyonun neden olduğu değişikliklere ait veya ilgili (Biyoloji, Fizyoloji)
INVOLVE : English Turkish
v. sarmak, yol açmak, gerektirmek, kapsamak, karıştırmak, bulaştırmak, sokmak
INVOLVED : English Turkish
adj. ilişkili, karışık, karışmış, bulaşmış, ilgili, kapsayan, dalmış, kapılmış
INVOLVED IN : English Turkish
-e karışmış,
e dahil olmuş,
e bulaşmış,
in kapsamına girmiş
INVOLVED IN CRIMINAL ACTIVITIES : English Turkish
suç faaliyetlerine karışmış, suç oluşturan, yasadışı faaliyetlere karışmış
INVOLVEMENT : English Turkish
n. karışma, ilgi, sarma, bağlanma, ilişki
INVULNERABILITY : English Turkish
n. yaralanmazlık, zarar görmezlik, sağlamlık
INVULNERABLE : English Turkish
adj. yaralanmaz, zarar görmez, dayanıklı, sağlam
INVULNERABLY : English Turkish
adv. sağlam bir şekilde, dayanaklı bir şekilde, etkilenmez bir şekilde; fiziksel olarak zarar verilemez bir şekilde
INWARD : English Turkish
n. ruh hali
INWARD : English Turkish
adj. iç, dahili, ruhsal, saklı
INWARD : English Turkish
adv. içe doğru, içeriye doğru, derinlemesine
INWARDLY : English Turkish
adv. içte, içeriye, manen, içten, içinden
INWARDNESS : English Turkish
n. iç dünya, maneviyat
INWARDS : English Turkish
adv. içe doğru, içeriye
INWEAVE : English Turkish
v. karışık dokumak, karıştırmak, bulaştırmak
INWRAP : English Turkish
v. sarmak, dolamak, katlamak; kafa karıştırmak; zorluk veya karışıklık içine karıştırmak
INWROUGHT : English Turkish
adj. karışık dokunmuş, karışmış
IO : English Turkish
n. Io, etkin yanardağları olan Jüpiter gezegenine en yakın ay; (Yunan Mitolojisi) Zeus'un sevdiği ve karısı Hera'nın öfke ve kıskançlığından kaçması için Zeus tarafından düveye dönüştürülen genç kız
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani