Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
KECKLE : English Turkish

v. baderna etmek, halatı korumak amacıyla sarmak (Denizcilik); öğürmek, kusmak, kusma isteği hissetmek, midesi bulanmak; iğrenmek, tiksinmek

KEDGE : English Turkish

n. tonoz demiri

KEDGE : English Turkish

v. tonozlamak

KEDGE ANCHOR : English Turkish

n. tonoz demiri

KEDGEREE : English Turkish

n. balık ve yumurtalı pilav

KEDUMIM : English Turkish

n. Samaria'da (İsrail) Emmanuel yerleşim yerinin kuzeyinde bulunan bir Yahudi yerleşkesi

KEEFIYEH : English Turkish

n. başa sıkıca bağlanan diyagonal olarak katlanmış kumaştan oluşan ağıl şeklinde sargıya benzer erkekler tarafından takılan Arap başlığı (ayrıca kaffiyeh)

KEEK : English Turkish

n. gizlice bırakıverme

KEEK : English Turkish

v. gizlice bırakıvermek

KEEL : English Turkish

n. gemi omurgası, omurga, gemi, yaprak damarı

KEEL OVER : English Turkish

alabora etmek, alabora olmak, karina etmek, tepetaklak düşmek, pat diye düşmek

KEELAGE : English Turkish

n. liman vergisi

KEELBOAT : English Turkish

n. (Denizcilik) omurgalı gövdesi olan küçük derin olmayan kargo gemisi; büyük sabit omurgalı yat (taşınabilir işler omurgalı olmayan)

KEELED : English Turkish

adj. omurgalı

KEELER : English Turkish

n. bir soyadı

KEELHAUL : English Turkish

v. ceza olarak geminin altından geçirmek, azarlamak, fırça atmak

KEELLESS : English Turkish

adj. omurgasız

KEELSON : English Turkish

n. iç omurga

KEEN : English Turkish

n. matem türküsü

KEEN : English Turkish

v. ağıt yakmak, ölenin ardından ağlamak

KEEN : English Turkish

adj. keskin, sert, şiddetli, güçlü, büyük, istekli, hevesli, düşkün, meraklı, uygun, ucuz, zeki, ince, şahane, harika

KEEN EDGE : English Turkish

n. keskin yüz, ağız

KEEN EDGED : English Turkish

adj. keskin

KEEN EDGED KNIFE : English Turkish

n. keskin bıçak

KEEN EYESIGHT : English Turkish

keskin görüş, iyi görme yeteneği, gözü keskin, mükemmel görme gücü