English Turkish
LEUKORRHEA : English Turkish
n. lökore, rahim boşluğu ve vajinadan gelen beyazımsı akıntı (ayrıca leucorrhea)
LEUKORRHEAL : English Turkish
adj. (Tıp) lökore ile ilgili (beyazımsı akıntı)
LEUKORRHOEA : English Turkish
n. lökore, rahim boşluğu ve vajinadan gelen beyazımsı akıntı (ayrıca leukorrhea)
LEUKORRHOEAL : English Turkish
adj. (Tıp) lökore ile ilgili (beyazımsı akıntı)
LEUKOSIS : English Turkish
n. (Patoloji) lökoz, beyaz kan hücrelerinin normal dışı çoğalmalısının neden olduğu birkaç hastalıktan herhangi biri (ayrıca leucosis)
LEUKOTOMY : English Turkish
n. lökotomi, prefrontal lobotomi, frontal loplar ve beynin geri kalan kısmı arasında bulunan sinir liflerinin ameliyatla kesilmesi (Tıp)
LEV : English Turkish
n. bir erkek ismi; bir soyadı
LEV NIKOLAYEVICH TOLSTOY : English Turkish
n. Count Lev Nikolayevich Tolstoy (
1910), Rus yazar, "Savaş ve Barış" ın yazarı
LEV YASHIN : English Turkish
Sovyet futbol kalecisi
LEVANT : English Turkish
n. doğu Akdeniz ülkeleri
LEVANT : English Turkish
v. borçlarını ödemeden kaçmak
LEVANTER : English Turkish
n. levanten, doğu akdeniz rüzgârı, borçlarını ödemeden kaçan kimse
LEVANTER : English Turkish
n. doğu Akdeniz rüzgarı, batı Akdeniz bölgesine özgü doğudan gelen kuvvetli rüzgar; borçlarını ödemeden kaçan kimse, sıvışan kimse
LEVANTINE : English Turkish
n. Avrupa asıllı yakındoğulu, Levanten, tatlısu frengi
LEVANTINE : English Turkish
adj. Levanten
LEVARTERENOL : English Turkish
n. levarterenol, böbreküstü bezi hormonu; şok tedavisinde kullanılan ilaç
LEVATOR : English Turkish
n. levatör, bir parçayı kaldıran veya yükselten (Anatomi)
LEVEE : English Turkish
n. nehir taşmasına karşı set, taşmayı önleyen set, resmi kabul, kabul töreni
LEVEE EN MASSE : English Turkish
n. seferberlik
LEVEL : English Turkish
n. düzlük, düzey, seviye, hiza, su terazisi, düzeç, zemin
LEVEL : English Turkish
v. düzeltmek, düzleştirmek, yıkmak, yerle bir etmek, eşitlemek, dengelemek, yöneltmek, hedef almak, nişan almak
LEVEL : English Turkish
adj. düz, yatay, aynı seviyede, ölçülü, dengeli, seviyeli, makul, mantıklı, akılcı, namuslu, dürüst
LEVEL A GUN AT : English Turkish
-e silah doğrultmak,
e silah yöneltmek, tüfek ile nişan almak
LEVEL CROSSING : English Turkish
demiryolu geçidi, hemzemin geçit
LEVEL DOWN : English Turkish
aynı seviyeye indirmek, düşürerek eşitlemek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani