English Turkish
LEVEL HEADED : English Turkish
sağduyulu, mantıklı, akılcı, aklı başında, dengeli
LEVEL OF BLOOD SUGAR : English Turkish
kan şekeri seviyesi, kandaki şeker seviyesi
LEVEL OF CONSCIOUSNESS : English Turkish
ilinçlilik seviyesi, bilinçlilik durumu veya standardı
LEVEL OF CONTAMINATION : English Turkish
kirlilik seviyesi, kirlenme seviyesi, bir şeyin kirletilmiş olduğu seviye
LEVEL OF DIFFICULTY : English Turkish
zorluk seviyesi, zorluk derecesi, zorluk düzeyi, bir şeyin zorluğunu belirten derece
LEVEL OF EXPECTATIONS : English Turkish
tahminler seviyesi, beklenti seviyesi
LEVEL OF FATS IN THE BLOOD : English Turkish
kandaki yağ oranı, kan dolaşımındaki yağ parçacıkları miktarı
LEVEL OF RELIABILITY : English Turkish
güvenirlik seviyesi, doğru sonucun güven aralığı içinde ortaya çıkma olasılığı, güvenirlik düzeyi (İstatistik)
LEVEL OF SIGNIFICANCE : English Turkish
yanılgı düzeyi, doğru sonucun güven aralığı dışında ortaya çıkma olasılığı (İstatistik)
LEVEL OFF : English Turkish
düzeltmek, yatay duruma getirmek, yatay hale gelmek, hedef almak, saldırmak
LEVEL ON POINTS : English Turkish
n. sayıların eşitliği, sayısal eşitlik
LEVEL OUT : English Turkish
v. düzeltmek, yatay duruma getirmek, yatay hale gelmek, hedef almak, saldırmak
LEVEL PAYMENT LOAN : English Turkish
faiz de dahil belirli eşit ödemeler sayısı şeklinde kapatılan borç (önce faiz belirlenir sonra da anapara)
LEVEL PAYMENT MORTGAGE : English Turkish
eşit miktarda yapılan ipotek ödemesi
LEVEL SPOONFUL : English Turkish
ir kaşık dolusu, kaşığı dolduran ancak kaşık kenarını geçmeyen miktar
LEVEL UP : English Turkish
aynı seviyeye çıkarmak, yükselterek eşitlemek
LEVEL WITH : English Turkish
aynı seviyede, eşit yükseklikte
LEVEL WITH SMB : English Turkish
v. samimi olmak, dürüst davranmak
LEVEL WITH THE GROUND : English Turkish
yer seviyesinde, yer hizasında
LEVEL-HEADED : English Turkish
aklı başında, mantıklı düşünen, kendi halinde
LEVELER : English Turkish
n. eşitlikçi, eşitlik yanlısı kimse
LEVELHEADED : English Turkish
adj. sakin, soğukkanlı, itidal sahibi; mantıklı, makul
LEVELHEADEDNESS : English Turkish
n. itidal sahibi olma niteliği, soğukkanlı olma niteliği, aklıselim olma niteliği
LEVELING : English Turkish
n. düzleştirme, bir binayı tamamen tahrip etme veya yıkma; zemin seviyesini düz veya hafif eğimli olacak şekilde değiştirme; eşitleme, aynı veya eşit yapma
LEVELLER : English Turkish
n. eşitlikçi, eşitlik yanlısı kimse
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani