English Turkish
NORMAL GOOD : English Turkish
normal mal, gelirin yükseldiği zaman talebi artan ticari eşya
NORMAL HILL : English Turkish
n. (Kayak) kayakçının yaptığı 90 metre yükseklikte atlama
NORMAL PERSON : English Turkish
normal insan, aklı başında kimse, zihinsel olarak sağlıklı olan kimse, mantıklı birey
NORMAL PROCEDURE : English Turkish
normal prosedür, işleri yapmamın normal yolu
NORMAL PROFIT : English Turkish
normal kâr, ekonomik faaliyetlerin sürdürülmesine olanak veren kazanç seviyesi, normal kazanç
NORMAL RELATIONS : English Turkish
normal ilişkiler, klasik ilişki, sağlıklı ilişki, geleneksel ilişkiler veya bağlantılar
NORMAL SCHOOL : English Turkish
öğretmen okulu
NORMAL STATE : English Turkish
normal durum, temel durum, doğal durum, olağan durum
NORMAL TURNOVER : English Turkish
normal ciro, ticarette ortalama değişim düzeyi, normal tedavül seviyesi
NORMALCY : English Turkish
n. normallik, normal durum
NORMALISATION : English Turkish
n. normalleştirme, normal hale getirme; iki ülke arasında normal diplomatik ilişkiler kurma süreci (ayrıca normalization)
NORMALISE : English Turkish
v. normalleştirmek, normal hale getirmek, kabul edilir hale getirmek, standartlaştırmak (ayrıca normalize)
NORMALISED : English Turkish
adj. normalleştirilmiş, normal hale getirilmiş, konvansiyonel hale getirilmiş, standartlaştırılmış (ayrıca normalized)
NORMALISER : English Turkish
n. normalleştiren kimse, normal hale getiren şey; (Matematik) verilen bir öğe ile değiştirilen ögelerden oluşan alt grup (ayrıca normalizer)
NORMALITY : English Turkish
n. normallik, olağanlık, dikeylik
NORMALIZATION : English Turkish
n. normalleştirme, standartlaştırma
NORMALIZATION OF RELATIONS : English Turkish
ilişkilerin normal hale gelmesi, ülkeler arasındaki ilişkileri normal duruma dönüştürme süreci
NORMALIZATION PROCESS : English Turkish
normalleşme süreci, bir şeyi normal var olma durumuna getirme süreci
NORMALIZE : English Turkish
v. normalleştirmek, standartlaştırmak
NORMALIZED : English Turkish
adj. normalleştirilmiş, normal hale getirilmiş, konvansiyonel hale getirilmiş, standartlaştırılmış (ayrıca normalised)
NORMALIZER : English Turkish
n. normalleştiren kimse, normal hale getiren şey; (Matematik) verilen bir öğe ile değiştirilen ögelerden oluşan alt grup (ayrıca normaliser)
NORMALLY : English Turkish
adv. normal olarak, normalde, genellikle, genelde
NORMAN : English Turkish
n. Normandiyalı, Normandiya fransız lehçesi
NORMAN : English Turkish
adj. normandiya
NORMAN CONQUEST : English Turkish
n. Norman fethi, Hastings Savaşında İngiltere Kralı II. Harold'u yendikten sonra Fatih William tarafından yönetilen Norman kuvvetlerince 1066 yılında İngiliz yönetiminin alaşağı edilmesi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani