English Turkish
WHITELY : English Turkish
adv. beyaz olarak, beyaz bir şekilde, beyaz renk ile
WHITEN : English Turkish
v. beyazlaşmak, beyazlamak, ağarmak, açmak (renk), aklamak, solmak, beyazlatmak, ağartmak, bembeyaz yapmak
WHITENER : English Turkish
n. beyazlatıcı, ağartan, ağartıcı, beyazlatan şey veya kimse
WHITENESS : English Turkish
n. beyazlık, aklık
WHITENING : English Turkish
n. beyazlatıcı, beyazlatma, ağartma
WHITEOUT : English Turkish
n. sıfır görüş, beyaz körlük, kutup bölgelerinde görülen ve kar kaplı yeryüzünün gökyüzünün beyazıyla birbirine girdiği ve tek parça beyaz oluşturduğu hava durumu (ufku ortadan kaldırır ve derinlik, yön ve uzaklık hislerini yok eder); tipi, kar fırtınası; kâğıt sıvısı, beyaz düzeltme sıvısı, daksil; düzeltme sıvısıyla beyazlatma, beyaza boyama, daksilleme; beyaz düzeltme sıvısıyla düzeltilen hata, daksillenen hata (yazı vs)
WHITER THAN WHITE : English Turkish
adj. bembeyaz
WHITES : English Turkish
n. beyazlar
WHITESMITH : English Turkish
n. tenekeci, kalaycı
WHITESPACE : English Turkish
n. beyaz boşluk, (Bilgisayar) alfabe dışı karakter, boşluk, yazılı bir belgede görünmeyen karakterler (satır başı, sekme, satır boşluğu vs gibi)
WHITETHORN : English Turkish
n. akdiken, alıç
WHITEWALL : English Turkish
n. beyaz yanları olan tekerlek
WHITEWASH : English Turkish
n. badana, beyaz boya, krem, örtbas etme, namusu kurtarma, aklama, temize çıkma, sayı vermeden yenme
WHITEWASH : English Turkish
v. badanalamak, örtbas etmek, kusurlarını gizlemek, aklamak, temize çıkarmak, sayı vermeden yenmek
WHITEWASHED : English Turkish
adj. badanalanmış, badana yapılmış, badana ile boyanmış; maskelenmiş, örtülmüş, üstü kapatılmış (günah, ayıp vs gibi); tamamen yenilmiş, yenilgiye uğratılmış (Spor)
WHITEWASHER : English Turkish
n. badanacı, badana (duvarlara ve ahşap yüzeylere sürülen beyaz kaplama) yapan kimse
WHITEWATER AFFAIR : English Turkish
Whitewater hadisesi, hatalı davranmakla suçlanan Başkan Clinton ve eşi Hillary Clinton'un gayrimenkul işleri ile ilgili soruşturma
WHITEWING : English Turkish
n. beyaz kanatlı, beyazlı, beyaz bir üniforma giyen kimse (özellikle de sokak temizlikçisi); kanatlarında beyaz benekler veya halkalar olan kuş
WHITEY : English Turkish
n. ırkçı beyaz, beyaz adam (kötü)
WHITFIELD : English Turkish
n. bir soyadı
WHITHER : English Turkish
adv. nereye, neye, ki orada, ki oraya
WHITHERSOEVER : English Turkish
adv. herhangi bir yere
WHITING : English Turkish
n. mezgit, merlanos, İspanya beyazı, tebeşir tozu (boya)
WHITISH : English Turkish
adj. beyazımsı, akçıl, beyazımtrak
WHITISHNESS : English Turkish
n. beyazımsılık, beyaz gibilik, beyaza çalma durumu, beyaza çalan renkte olma
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani