Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
WOMEN'S SUFFRAGE : English Turkish

n. kadınların oy hakkı, oy kullanma hakkını genişletmeye bağlı olarak ekonomik sosyal ve siyasi bir reform hareketi olan kadınların oy kullanma hakkı hareketi

WOMEN'S TEAM : English Turkish

n. bayanlar takımı

WOMENFOLK : English Turkish

n. kadınlar, kadın milleti, kadın üyeler

WOMYN : English Turkish

n. kadınlar, ("WOMEN {KADINLAR}" kelimesinde bulunan "MEN {ERKEKLER}" bölümünün atılarak kadınların da ayrı bireyler olduğu ve sadece erkeklerin bir varyantı olmadıklarını göstermek amacıyla feministler tarafından kullanılan terim)

WON : English Turkish

n. won [fin.]

WON ACCLAIM : English Turkish

alkış aldı, övgü aldı, övgü kazandı, övüldü, pozitif tepki aldı, iltifat aldı

WON FAME : English Turkish

ün kazandı, ünlendi, nam aldı, iyi bir şöhret kazandı

WON HER HEART : English Turkish

onun kalbini kazandı, o kadının kalbini kazandı, onun sevgisini kazandı, onun kendisini sevmesini sağladı

WON HIM OVER : English Turkish

onu ikna ederek kendi tarafına çekti, onu kendi davasını savunmaya ikna etti, onun desteğini kazandı

WON HIS AFFECTION : English Turkish

onun alakasını kazandı, onun düşkünlüğünü kazandı, onu kendisine hayran bıraktı, onun kendisini sevmesini sağladı

WON HIS HEART : English Turkish

onun kalbini kazandı, onun alakasını kazandı, onun düşkünlüğünü kazandı, onu kendisine hayran bıraktı, onun kendisini sevmesini sağladı

WON THE AWARD : English Turkish

ödülü kazandı, ödül aldı

WON THE CHAMPIONSHIP : English Turkish

şampiyon oldu, şampiyonluğu kazandı, yarışta birinci oldu

WON THE CUP : English Turkish

kupayı kazandı, kupayı aldı, finali kazandı ve kupayı aldı

WON THE LOTTERY : English Turkish

piyangoyu kazandı, çekilişi kazandı, büyük bir miktar para kazandı

WON THE TITLE : English Turkish

şampiyonluk unvanı kazandı, galip gelerek unvan kazandı, muzaffer unvanı kazandı

WON TON : English Turkish

n. genellikle çorba içinde servis edilen Çin hamur köftesi; wonton çorbası

WON'T : English Turkish

v. "will not (-mayacak)",
mayacak,
meyecek, hayır, negatif, gelecek zaman olumsuzlaması (başka bir fiille birlikte kullanılarak gelecek zamanı ifade eder)

WON'T HAVE IT : English Turkish

onu kabul etmeyecek; ona izin vermeyecek, ona müsaade etmeyecek

WON'T QUIT : English Turkish

çıkmayacak, bırakmayacak, bırakmaya henüz hazır değil, durdurmak istemiyor

WON'T TAKE NO FOR AN ANSWER : English Turkish

hayır cevabını kabul etmeyecek, reddedilmeyi kabul etmeyecek, olumsuz bir cevap kabul etmeyecek

WON'T YOU GO SHOPPING WITH ME : English Turkish

enimle alışverişe gitmek ister misiniz

WONDER : English Turkish

n. harika, mucize, şaşılacak şey, hayret, şaşkınlık, hayranlık

WONDER : English Turkish

v. merak etmek, hayret etmek, şaşmak

WONDER BOY : English Turkish

n. çok yetenekli genç