Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
BLOODSTOCK : English Turkish

n. safkan atlar

BLOODSTONE : English Turkish

n. kantaşı

BLOODSTREAM : English Turkish

n. kan akışı, kan dolaşımı

BLOODSUCKER : English Turkish

n. asalak, sülük
kan emici

BLOODSUCKING : English Turkish

n. kan emme işi, kan dökme

BLOODTHIRSTILY : English Turkish

adv. kan susamış bir şekilde, kan dökülmesine hevesli bir şekilde

BLOODTHIRSTINESS : English Turkish

n. kana susamışlık

BLOODTHIRSTY : English Turkish

adj. kana susamış

BLOODWOOD : English Turkish

n. bakkam, bakkam ağacı, kırmızı bir ahşabı olan ve koyu kırmızı kan renginde bitki özü benzeri bir madde üreten bir ağaç (Afrika'nın bazı bölgeleriyle Avustralya'da rastlanır); bu ağaçtan elde edilen ahşap, bakkam ağacı odunu

BLOODWORM : English Turkish

n. kırmızı parçalı su kurtçuğu (yem olarak kullanılır)

BLOODY : English Turkish

adv. çok

BLOODY : English Turkish

adj. kanlı, kanayan, kan dökülen; uğursuz, lanet olası

BLOODY BATTLE : English Turkish

kanlı muharebe, kanlı çarpışma, kan banyosu, çok kan dökülen muharebe

BLOODY CLASHES : English Turkish

kanlı çarpışmalar, kan dökülen çarpışmalar, şiddetli kavga

BLOODY FOOL : English Turkish

n. salağın dik alâsı

BLOODY MARIA : English Turkish

n. tekila ve domates suyu kokteyli

BLOODY MARY : English Turkish

votka ve domates suyu kokteyli

BLOODY MINDED : English Turkish

adj. zalim, gaddar, aksi, ters

BLOODY SPUTUM : English Turkish

kanlı sputum, kanlı balgam, kanlı salya ve sümük karışımı

BLOODY WAR : English Turkish

kanlı savaş, pek çok insanın öldüğü veya yaralandığı savaş

BLOODY-MINDED : English Turkish

adj. el kanlı, kana susamış, zalim, gaddar; mantıksız bir şekilde inatçı, dayanaksızca inat eden kimse, nedensiz yere muhalefet eden kimse (işleri diğer insanlara zorlaştıran ve düşüncelerine sebepsiz yere muhalefet eden kimseleri tanımlamak için kullanılır)

BLOOEY : English Turkish

adj. (Argo) arızalı, kusurlu, hatalı, asarlı, bozuk, çalışmayan

BLOOM : English Turkish

n. çiçek açma, çiçeklenme, gençlik, tazelik, hayatın baharı; hamdemir, demir külçesi

BLOOM : English Turkish

v. çiçek açmak, çiçeklenmek, dinç olmak, güzelleşmek, serpilmek; külçe haline getirmek (demir)

BLOOMER : English Turkish

n. gaf, pot