Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
BLOW GREAT GUNS : English Turkish

fırtına kopmak

BLOW IN : English Turkish

v. aniden gelmek, damlamak, çıkagelmek, içeri doldurmak (rüzgâr)

BLOW IN : English Turkish

v. petrol üretmeye başlamak (petrol kuyularıyla ilgili); (Argo) çıkagelmek, damlamak, ansızın gelmek, beklenmedik bir şekilde gelmek veya bir yere paldır küldür girmek (örneğin; "She blew in from Montreal at midnight {Montreal'den gece yarısı ansızın geldi }")

BLOW IN : English Turkish

n. (Avustralya & Yeni Zelanda Argosu) beklenmedik misafir, henüz varmış olan kimse (genellikle istenmeyen veya iyi bilinmeyen bir kimse)

BLOW IT : English Turkish

interj. kahretsin, lanet olsun

BLOW IT! : English Turkish

Kahretsin! lanet olsun! cehenneme kadar!

BLOW JOB : English Turkish

oral seks, erkeğe uygulanan oral seks, ağza alma (Kaba Argo)

BLOW LIKE A GRAMPUS : English Turkish

urnundan solumak, oflayıp puflamak

BLOW OFF : English Turkish

v. görevden kaçmak, sorumluluktan kaçmak, kaytarmak, (örneğin; "Tom blew off work for two days {Tom iki gün boyunca işten kaytardı}")

BLOW OFF STEAM : English Turkish

v. buhar boşaltmak, istim salıvermek, baskıyı salıvermek, stres atmak; enerjiyi boşaltmak, fazla enerjiyi atmak

BLOW ONE'S BRAINS OUT : English Turkish

eynini havaya uçurmak, kafasına ateş ederek beynini uçurmak, başından vurmak, şakağından vurmak

BLOW ONE'S CORK : English Turkish

v. çılgına dönmek, tepesi atmak, çileden çıkmak, öfkelenmek, öz kontrolünü kaybetmek

BLOW ONE'S COVER : English Turkish

maskesini düşürmek, sahte kimliğini ortaya çıkarmak

BLOW ONE'S MIND : English Turkish

esrarla kafa bulmak, kafayı yedirtmek, deli etmek

BLOW ONE'S NOSE : English Turkish

hınkırmak, sümkürmek

BLOW ONE'S OWN HORN : English Turkish

öbürlenmek, kendini övmek, yüksekten atmak

BLOW ONE'S OWN TRUMPET : English Turkish

öbürlenmek, kendini övmek, yüksekten atmak

BLOW ONE'S STACK : English Turkish

öfkelenmek, sinirlenmek, tepesi atmak

BLOW ONE'S TOP : English Turkish

tepesi atmak, öfkelenmek

BLOW OUT : English Turkish

patlamak (lastik), püskürmek, üflemek, atmak (sigorta), dinmek (fırtına), üfleyip söndürmek (mum)

BLOW OUT ONE'S BRAINS : English Turkish

eynini havaya uçurmak, kafasına ateş ederek beynini uçurmak, başından vurmak, şakağından vurmak

BLOW OVER : English Turkish

unutulmak, sona ermek, bitmek, dinmek, geçmek

BLOW THE GAFF : English Turkish

v. sırrı açığa çıkarmak, havasını bozmak

BLOW THE NOSE : English Turkish

urnunu temizlemek, sümkürmek, burnunu silmek

BLOW THE WHISTLE : English Turkish

ele vermek, ilan etmek, ortaya dökmek, ihbar etmek, karşı tarafa bildirerek bir faaliyetin veya durumun sona ermesine neden olmak; bir faaliyetin başlangıç veya bitiş zamanının geldiğini bildirmek amacıyla düdük çalmak