Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
BOGOMIPS : English Turkish

n. (Bilgisayar) "sahte MIPS", Linux çekirdeği tarafından başlarken gerçekleşen bilimsel olmayan işlemci hızı ölçümü (belirli bir meşgul devre çalışır ve çalışma süresi ölçülür)

BOGOTA : English Turkish

n. Kolombiya'nın başkenti

BOGTROTTER : English Turkish

n. bataklık arazide oturan kimse

BOGUS : English Turkish

n. sahte, sahte şey

BOGUS : English Turkish

adj. taklit, sahte; kalp

BOGUS NEWSGROUP : English Turkish

sahte haber grubu, hiçbir mesaj içermeyen haber grubu

BOGY : English Turkish

n. öcü, gulyabani, umacı, korkunç yaratık

BOGYMAN : English Turkish

n. umacı, öcü

BOH : English Turkish

interj. be, şaşırtmak veya korkutmak için kullanılan bir ünlem; onaylamama avazı, katılmama nidası

BOHEA : English Turkish

n. düşük kalitede siyah Çin çayı

BOHEMIA : English Turkish

n. Bohemya, batı Çek Cumhuriyeti'nde bir bölge

BOHEMIA : English Turkish

n. bohem, sıra dışı gösterişte yaşam tarzı olan kimseler

BOHEMIAN : English Turkish

n. Bohem, Bohem hayat yaşayan kimse, topluma uymadan yaşayan, Bohemyalı

BOHEMIAN : English Turkish

adj. bohem, bohem hayat yaşayan

BOHEMIANISM : English Turkish

n. bohem hayatı

BOHO : English Turkish

n. (Argo) bohem, entelektüel kimse veya alışılmadık bir yaşam tarzı süren sanatçı

BOHR : English Turkish

n. bir soyadı; Niels Henrik David Bohr (
1962), Danimarkalı bir fizikçi, 1922 yılı Nobel Fizik Ödülü sahibi; Aage Niels Bohr (1922 doğumlu), Danimarkalı bir fizikçi, 1975 yılı Nobel Fizik Ödülü sahibi (Niels Henrik David Bohr'un oğlu)

BOHR ATOM : English Turkish

n. Bohr atomu, Niels Bohr (Danimarkalı bir fizikçi) tarafından tanımlanan atomun yapısı

BOHRIUM : English Turkish

n. yapay olarak üretilmiş aşırı derecede değişken radyoaktif bir kimyasal element, Bh

BOHUNK : English Turkish

n. yarı vasıflı işçi veya alt sınıf göçmen ya da orta veya güneydoğu Avrupa'dan gelen kimse (Aşağılayıcı Argo); geri zekâlı kimse, aptal kimse, salak, kalın kafalı

BOIL : English Turkish

n. kızışma, son radde, galeyan, çıban

BOIL : English Turkish

v. kaynatmak, fokurdatmak, haşlamak, kaynamak, fokurdamak, haşlanmak, galeyana gelmek, köpürmek

BOIL AWAY : English Turkish

v. kaynamak, kaynayıp buharlaşmak

BOIL DOWN : English Turkish

v. kaynatıp özünü çıkarmak, özüne indirgemek, özetlemek, kısa kesmek

BOIL DOWN TO : English Turkish

v. demeye gelmek, demek olmak, özü olmak